‘’Türkiye Milletin Evinde, Türk Milleti ile birlikte yönetilir.’’

GERİ DÖN

Grup Konuşmaları ,Diğer

‘’Türkiye Milletin Evinde, Türk Milleti ile birlikte yönetilir.’’

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener 26 Mayıs 2021’de TBMM grup konuşmasında;

Rize ziyaretinde yaşadıklarına, ülkemizde iktidar ve ortaklarının yürüttüğü nefret siyasetine, pandemi döneminde yeterli olmayan pansuman tedbirlere, akaryakıta gelen zamlara, sosyal medyadaki video fırtınalarına ilişkin görüşlerini paylaştı.


İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerimizin ilkelerini açıklayan Genel Başkanımız;
‘’İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, Türkiye’nin Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile içine düşürüldüğü sıkıntılardan çıkış yoludur.
Adaleti, vicdanı, liyakati, ortak aklı devlet geleneğine yakışanı gösteren, milletten yana olanı tarif eden; devletle milleti yeniden buluşturan bir sistem tasarımı, bir ilkesel çerçevedir.
Hukuksuzluğa, keyfiliğe, liyakatsizliğe, adaletsizliğe dur deyip milletimizin huzur ve refahı, gençlerimizin geleceği için İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerimizin ilkelerini,
Demokratik hukuk devleti idealimizin özünü oluşturan; özgür birey, güçlü sivil toplum kuruluşları, güçlü devlet ve bunlarla birlikte güçlü millî ekonomi hedeflerimizin inşasını sağlayacak temel yapıtaşlarımızı açıkladık.’’ dedi.


Konuşmanın tamamını izlemek için aşağıdaki linke tıklayınız…

 https://youtu.be/NbKl3Zy284M

Konuşmanın tam metni:


Aziz Milletim, değerli milletvekilleri, kıymetli basın mensupları;
Grup toplantımıza hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Konuşmamın başında Covid-19 sebebiyle hayatını kaybeden Isparta İl Başkanımız Mustafa Şimşek kardeşime Allah’tan rahmet, kederli ailesine, sevenlerine ve tüm dava arkadaşlarıma sabrı cemil niyaz ediyorum.
Mustafa Başkanımın ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Değerli milletvekilleri;
Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta Rize’nin İkizdere ve Çayeli ilçelerini ziyaret ettik.
Önce İkizdereli vatandaşlarımızın doymak bilmez müteahhitlerin yağmasına karşı gösterdikleri şerefli duruşa destek olduk.
Bizim için kutsal olan cennet doğamıza sahip çıktık.
Sonrasında ise İkizdere ve Çayeli esnafının dertlerini dinledik.
Bize büyük misafirperverlik gösteren İkizdereli, Çayelili kardeşlerime bir kez de bu kürsüden teşekkür etmek istiyorum.
Milletimizin en önemli hasletlerinden biri olan ev sahipliğini Karadeniz’in mertliğine yakışır şekilde yerine getirdiler.
Allah onlardan razı olsun.
Biz ziyaretlerimizi yaparken İkizdere ve Çayeli’nde Ak Parti teşkilatlarının sağdan soldan topladıkları küçük küçük gruplar üzerinden bazı provokasyon girişimleri oldu.
Ama ne Rizeli kardeşlerim ne de Rizeli dava arkadaşlarım bu girişime prim vermediler.
Onlara da bir kez daha buradan teşekkür ediyorum.
Yanlış anlaşılmasın.
Ben Sayın Erdoğan ve arkadaşlarını anlayabiliyorum.
Bu arkadaşlar son dönemde çok zor günler geçiriyorlar.
Kaçmak zorunda oldukları birçok soru, sektirmek zorunda oldukları bir dolu iddia, sulandırmak zorunda oldukları koskoca bir millet gündemi var.
Bunun için de benim sözlerimi çarpıtıp; “Acaba buradan bir yol olur mu?” diyorlar.
Varsın desinler.
Ben bunu anlarım.
Bazen bu tür siyasi işler olur. Tırnak içi, işler olur.
Bunu bilirsiniz ama…
Ama.
Ama bunu yaparken Rizeli kardeşlerimi zan altında bırakmaya cüret etmelerini asla kabul etmem.
Kimse heveslenmesin.
Bana Türkiye’nin hiçbir yerinde zarar gelmez.
Ben Rize’nin geliniyim.
Hele Rizeliden bana hiç zarar gelmez.
Dün de küçük ortak çıkıp acınası çabalarını bana cirolamaya kalkmış.
Neymiş efendim?
Benim Rize’ye gitmem provokasyonmuş.
Neymiş efendim?
Esnaf gezmeyecekmişim.
Bak sen hele…
Sayın Bahçeli ben gezmezsem kim gezecek muhterem?
Büyük ortağın saraydan çıkmıyor, ortada yok.
Sen zaten hiç yoksun.
Ben de gezmezsem bu esnafı kim gezecek kim?
Milletimizin derdini kim dinleyecek?
Buradan sormak istiyorum?
En son ne zaman esnaf ziyareti yaptın?
En son ne zaman çiftçinin elini sıktın?
En son ne zaman işsize iş buldun?
En son ne zaman milletin derdini merak ettin?
Biz bu yolculuğa çıkarken milletimize bir söz verdik.
‘’Koltuk değil ayakkabı eskiteceğiz.’’ dedik.
Allah’a bin şükürler olsun.
Ben size verdiğim sözü tuttum.
Siz de bana verdiğiniz ve hep birlikte milletimize verdiğimiz sözü tuttuk.
Bizim ayakkabılarımız eskimeye devam ediyor ve eskitmeye devam edeceğiz.
Sen iktidarın küçük ortağısın.
Madem bizim esnafa gitmemizden rahatsızsın; o zaman bir zahmet o çok değerli koltuğundan kalkacaksın.
Milletinin ayağına gideceksin.
Aynı benim yaptığım gibi gideceksin.
Rizeli esnafın, Ispartalı çiftçinin, gül yetiştiricisinin, kiraz yetiştiricisinin, elma yetiştiricisinin; veteriner olup iş bulamadığı için besicilik yapıp iflasın eşiğinde olan üniversite mezunu gencin hâlini hatırını soracaksın.
Yani kürsüden öfke tiratları atmayı bırakıp işini yapacaksın.
Nefret siyasetiyle değil millete hizmet siyasetiyle rekabet edeceksin.
Eğer bunları yapamıyorsan da bize gölge etmeyeceksin.
Bu kadar basit.
Aziz milletim;
İktidarlar millet iradesiyle göreve gelir.
Çünkü iktidar olmak demek sizi o makama getiren millete hizmet etmek demektir.
Milletin huzur ve refah içerisinde yaşamasını sağlamak, zengin ve mutlu bir ülke inşa etme sorumluluğunu üstlenmek demektir.
Nitekim iktidar işini iyi yapar, milleti mutlu ederse görevine devam eder.
Aksi olursa da millet sandıkta iradesini koyar, iktidar gider.
Mesela yolsuzluk her yanı sarıyor ve yapanın da yanına kâr kalıyorsa iktidar addaya gidiyor demektir.
Mesela yoksulluk çığ gibi büyüyor, işsizlik zirve yapıyor, ülkenin parası pul oluyorsa iktidar yolcudur demektir.
Mesela enflasyon canavarı sahneye çıkıyor, vatandaş sürekli artan fiyatlara ezdiriliyorsa iktidar için yolun sonu görünüyor demektir.
Mesela ülkeyi yönetenler iktidara gelirken verdiği sözleri unutuyor, hatırlatanları da terörist ilan ediyorsa dönülmez akşamın ufkuna gelinmiştir demektir.
Mesela vatandaş hayatta kalma mücadelesi verirken iktidar ülkenin bütün kaynaklarını eşe, dosta, yandaşa aktarmaya devam ediyorsa o ülkede iktidar ömrünü tamamlamış demektir.
İktidardakiler ömür boyu iktidar hayalleri kursalar da bu durum hep böyledir.
İktidardakiler, yetkinin ve kararın millete ait olduğu gerçeğini hesaba katmayıp o sandık bir gün gelmeyecekmiş gibi günlerini gün etseler de bu gerçek hep böyle olmuştur, hep böyle de olacaktır.
Geçen hafta tane tane anlatmıştım.
Sayın Erdoğan iktidara gelirken vaatlerde bulundu.
Milletimiz de ona güvendi ve yetkiyi verdi.
Ancak 19 yılın sonunda bırakın vaatleri gerçekleştirmeyi, Sayın Erdoğan ve bol maaşlı danışmanları saraya kapanarak koptukları milletimizi; fakirlik, işsizlik ve yolsuzlukla baş başa bıraktı.
Bakın size en yakın ve güncel örneği hatırlatayım.
Biliyorsunuz Sayın Erdoğan bozulan ekonomi ve pandemi karşısında bunalan milletimize el uzatmadı.
Ara ara lütuf gibi sunduğu küçük pansuman tedbirler dışında pandemi boyunca milletimiz devletini yanında göremedi.
Buna rağmen geçen hafta kendisi çıktı, zor durumdaki esnafımıza sözüm ona müjdeler verdi.
Yine kredi verdi, yine borç verdi.
Paket kapsamında 1.4 milyon esnafımıza da 4 milyar 622 milyon lira hibe verileceğini açıkladı.
Olmadığı zaman 1 lira bile kıymetlidir, amenna.
Ama o 4 milyarı öyle bir anlattı ki şaşarsınız.
Mesela ‘’4 milyar’’ demedi; “4 milyaaaaaaar” dedi.
Ciddiyetsizliğe bakar mısınız?
4 milyar demek gözünde küçük göründü.
‘’4 milyaaaar’’ dediğiniz zaman büyüdü.
Aylardır kepengi kapalı esnafımız, tedarikçileri ve aileleriyle birlikte 20 milyona yakın insanımız demek.
1 yıldan fazla zamandır borçla harçla idare ediyorlar.
Eşlerinin ziynetiyle kira ödüyorlar.
Arkadaş çıkmış, destek paketinin büyüklüğüyle değil, a’nın uzunluğuyla esnafı kafalamaya çalışıyor.
İkna siyasetinde gelinen son nokta.
Gerçekten ibretlik.
Allah akıl fikir versin.
Sayın Erdoğan; sen a’yı uzattıkça sıfırlar da o kadar uzamıyor.
Sen a’yı uzattıkça vatandaşın derdine derman olunmuyor.
Sen a’yı uzattıkça pandemi sürecinde esnaflarımızı yalnız bıraktığın gerçeği değişmiyor.
Dünyada devletten en çok iş alanlar listesinin zirvesinde olan o beş müteahhitten birinin pandemi döneminde tek kalemde 9.4 milyar liralık vergi borcunu sildin.
Dile kolay, 9.4 milyar lira.
Ekonominin bel kemiği olan esnafa 4 milyar 622 milyon lira.
Yani 4.6 milyon lira
Müteahhite 9.4 milyar lira.
Böyle vicdansızlık olur mu?
Tek bir kişiye 20 milyon vatandaşımıza verdiğinin iki katını veriyorsun, üstüne bir de böbürleniyorsun.
Böyle utanmazlık olur mu?
Yazıktır, günahtır.
Bitti mi?
Hiç biter mi?
Bu açıklamanın ertesi günü milletin cebinden bir yılda 26 milyar lira daha almanın tezgahını kurdular.
Ne yaptılar?
Akaryakıttaki ÖTV oranını görülmemiş şekilde artırdılar.
3994 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile benzine 55 kuruş, motorine 67 kuruş, LPG’ye 35 kuruş zam geldi.
Vicdansızlığa bakar mısınız?
Esnafımıza verilecek 4 buçuk milyar liralık destek bu akaryakıt zammı ile sadece 2 ayda vatandaştan geri alınacak.
IBAN yollamayı bıraktılar.
Artık direkt vergi olarak kesiyorlar.
İşin en acı tarafı da ne biliyor musunuz?
Bu akaryakıt zamları ile önce lojistik maliyetleri artacak sonra üretici maliyetleri artacak.
En son da tüketici enflasyonu artacak.
Yani hem vatandaşımızın cebinden daha fazla vergi çıkacak hem de hayat daha da pahalı olacak.
İşte size Ak Parti iktidarının pandemiyle mücadele stratejisi.
İşte size Ak Parti iktidarının zor gününde milletinin yanında olma anlayışı.
İşte size Ak Parti zihniyeti.
Yazıklar olsun!
Aziz Milletim;
Öyle zamanlardayız ki devleti idare edenlerin hangi icraatına, hangi işine baksak elimizde kalıyor.
Biliyorsunuz, sosyal medyada bir video fırtınası aldı başını gidiyor.
İktidar mensuplarının isimleri, çirkin işlerin, garip ilişkilerin aktörleri olarak geçiyor.
Normalde bizim siyaset anlayışımıza göre parti içi meselelere karışmak olmaz.
Ama bu iş daha da ileri gitmiş, aile içi meseleler hâline gelmiş.
Aile içi meselelere gene hiç karışmayız.
Ama Ak Parti ve ortaklarının içindeki skandallarla milletin gerçek gündeminin gölgelenmesini de hiç istemeyiz.
Ama bu kepazeliği artık sadece Türkiye değil dünya takip ediyor.
Buradan konunun tüm paydaşlarına seslenmek istiyorum.
Beyler Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarı söz konusu.
Koskoca Türk devletini cümle âleme rezil ettiniz.
Bu işler karşı videolar yayınlamakla, gizemli hikayeler anlatıp gerçekleri bulandırmakla, çarptırmakla olmaz.
Ekranlara çıkıp saçmalamakla, hamasetle hiç olmaz.
Konuyu yaymakla hiç hiç olmaz.
Böyle devlet yönetilmez.
Bu işler bütün iddiaları araştıracak ve gerçeği milletimizin önüne koyacak şeffaf bir yargı süreciyle olur.
Devlet itibarının kişiler üzerinden daha fazla ayaklar altına alınmasına izin verilemez.
Yapılacak olan basit.
İçişleri Bakanı ve suçlamalara maruz kalanlar kenara çekilir; cumhuriyetin savcıları ve hâkimleri devreye girer, gereken yapılır.
Olması gereken budur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yakışan budur.
Devlet ciddiyeti bunu gerektirir.
Adalet bunu gerektirir.
Yargı işini yapar, hakikat neyse ortaya çıkar.
Suçu olan cezasını çeker.
Suçu olmayan aklanır, işinin başına döner.
Bu kadar basit.
Sayın Erdoğan bu kepazeliğe daha ne kadar sessiz kalacaksın?
Çalışma arkadaşlarına ne zaman çekidüzen vereceksin?
Alengirli abuk sabuk işlerinizle aziz milletimizin en büyük kıymeti olan devletimizi daha fazla yaralamayın.
Çıkın makamlarınızın sorumluluğuyla, temsil ettiğiniz devletin ciddiyetiyle gerekeni yapın.
Memleketi de daha fazla küçük düşürmeyin.
Ayıptır, günahtır bu ülkeye.
Dava arkadaşlarım;
Yaşanan her yeni skandalda, her yeni yolsuzlukta, her yeni beceriksizlikte bir kez daha anlıyoruz ki bu zihniyetin artık milletimize verecek hiçbir şeyi kalmamıştır.
Partili cumhurbaşkanlığı dedikleri bu ucube sistemde milletimizin çilesi dağ olmuş.
Ama iktidar ve şürekâsı için her şey yolunda.
Ekonomi yoğun bakımda, adalet ağır yaralı, demokrasi sizlere ömür.
Ama ağalara göre işler tıkırında.
Türkiye bu zihniyeti daha fazla taşıyamaz.
Milletimiz bu zor zamanlarda ne yiyor, ne içiyor, ne yapıyor?
Umurlarında bile değil.
4 ayda 434 vatandaşımız intihar etmiş.
Umurlarında bile değil.
Her gün memleketin bir yerinden bir cinnet çığlığı yükseliyor.
Umurlarında bile değil.
Önümüzdeki dönemde özellikle hizmet sektöründe işten çıkarmalar artabilir.
Yılın ilk 5 ayında 2 Milyon 750 bin yeni icra dosyası açılmış.
Çekilen krediler ödenemiyor, borçlar artık ödenemiyor.
Ama Sayın Erdoğan gerçeklerle yüzleşeceğine bize hâlâ 2053 masalları anlatıyor, anlatıyorsun.
Bu düzen böyle gitmez.
Türkiye böyle yönetilmez, yönetilemez.
Ömrünü tamamlamış, milletine sırtını dönmüş bu iktidarın artık görevi devretme zamanı geldi.
Bunu sadece biz söylemiyoruz.
Bunu karış karış gezdiğimiz Türkiye’de milletimiz söylüyor.
Ezilen, yok sayılan, sokakta yürüyemeyen kadınlar bizi çağırıyor.
İşsiz gençlerimiz, umutsuz milyonlar bizi çağırıyor.
Ay sonunu getiremeyen emekliler, emekçiler bizi çağırıyor.
Memleketin yağmalanan doğası, cennet köşeleri, ırmağı, ağacı, suyu bizi çağırıyor.
İkizdere, Kaz Dağları, Salda Gölü bizi çağırıyor.
EYT’li kardeşlerim bizi çağırıyor.
3600 ek gösterge hakları verilmeyenler bizi çağırıyor.
Atanamayan öğretmenler bizi çağırıyor.
Ezcümle memleket bizi, Millet Bizi Çağırıyor!
Değerli dava arkadaşlarım;
Bizler o kutlu çağrıyı duyuyoruz.
Milletimizin ilk sandıkta bize vereceği sorumluluğu, layıkıyla yerine getirebilmek için bugünden çalışıyoruz.
Biliyoruz ki milletimizin huzur ve refahı için, zengin ve mutlu bir Türkiye için ilk iş bu ucube sistemden kurtulmamız gerekiyor.
İşte o nedenle bugün, bu salonda milletimizin huzurunda bir aradayız.
Bugün, bu salonda ekran başında bizleri izleyen milyonlarla bir aradayız.
Güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye için atacağımız ilk adımı aziz milletimizin takdirine sunuyoruz.
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerimiz milletimize memleketimize hayırlı olsun.
Büyük Türk milleti iyi ve cesur evlatların bugün, burada.
Yolsuzluğun, yoksulluğun ve yasakların sebebi olan bu ucube sisteme son vereceğiz.
Hukuksuzluğa, keyfiliğe, liyakatsizliğe, adaletsizliğe dur deyip; milletimizin huzur ve refahı, gençlerimizin geleceği için İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’i milletimizle birlikte inşa edeceğiz.
Peki İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem nedir?
Öncelikle belirtmek isterim ki İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem; sosyal hayattan ekonomiye, adaletten diplomasiye, doğadan demokrasiye hemen her alanda ülkemizin karşılaştığı sorunların anahtarıdır.
Türkiye’nin partili cumhurbaşkanlığı sistemiyle içine düşürüldüğü sıkıntılardan çıkış yoludur.
Adaleti, vicdanı, liyakati, ortak aklı devlet geleneğine yakışanı gösteren, milletten yana olanı tarif eden; devletle milleti yeniden buluşturan bir sistem tasarımı, bir ilkesel çerçevedir.
Aziz Milletim;
12 Eylül Darbesi ve devamındaki süreç yüksek seçim barajı ve seçim kanunlarındaki çarpıklıklar dolayısıyla iktidar partilerine aldıkları oy oranından daha büyük bir güçle ülke yönetme imkânı verdi.
Ülke yönetimini ortak akıldan uzaklaştırdı.
Yıllar boyu yaşadığımız bu siyasi felaketin ardından fetö terör örgütünün 15 Temmuz 2016’da hain darbe girişimi ve devamındaki OHAL döneminde darbe girişimiyle mücadele sloganları eşliğinde partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi.
%50+1’i sağlamak için her şeyin mübah görüldüğü bu sistem; siyaseti, seçmeni ve dolayısıyla milletimizi kutuplaştırdı.
Milletimizin gelenek ve görenekleriyle harmanlanmış birlik ve dayanışma kültürü yerini; kutuplaşmaya, birbirinden uzaklaşmaya, gündelik diyaloglarda bile, hakaret dilinin kullanıldığı bir siyasi iklime bıraktı.
Partili cumhurbaşkanlığı sistemi nedeniyle devletimizin köklü kurumları zayıflatıldı, kurumsal hafızasına zarar verildi ve binlerce yıllık devlet geleneğimizin yarattığı birikim açıkça tasfiye edildi ve edilmeye çalışıldı.
Bunların neticesinde ise bugün tüm gerçekliğiyle yaşadığımız yönetim krizi, ekonomik sorunlar ve toplumsal deformasyon ortaya çıktı.
Aziz milletim;
Türkiye bugün otoriterleşmiş bir rejimle baş başa kalmış durumda.
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin yerini vesayetin aldığı, denge ve denetleme mekanizmalarının gidip yerine şahsım devleti zihniyetinin geldiği; çoğulculuk ve saygının değil, nefretin yüceltildiği bu ucube sistemle baş başayız.
Bu sistemle yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar arasına mahkûm edilmiş durumdayız.
Bu düzen böyle gitmez.
İçinde bulunduğumuz durum anayasal demokrasi yoksunluğu olarak tanımlanıyor.
Fransız politik düşünürü Montesquieu 1748 tarihli Kanunların Ruhu isimli eserinde aynen şöyle diyor;
“Eğer bir idarenin yapısında yasama erki yürütmenin emrindeyse hiçbir şekilde hürriyet yoktur.
Çünkü aynı hükümdarın veya aynı senatonun işleri zalimce yürütmek için zalimce kanunlar yapmasından korkulur.
Yargı erki de yasama ve yürütme erklerinden ayrılmış değilse yine hürriyet yoktur.
Eğer yargı yasamayla birleşirse vatandaşların hayat ve hürriyetleri açısından o idare keyfe kalmış bir idare olur.
Çünkü yargıç kanun koyucunun durumuna düşer.
Şayet yargı erki yürütme erkiyle birleşirse yargıç korkunç bir zalim kesilir.
Bu üç erki de aynı kişi veya kurullar kullanırsa işte o zaman her şey mahvolur.”
Maalesef Montesquieu 273 yıl önce yaptığı bu uyarıdaki hataları demokrasi tarihimizde zaman zaman yaşadık.
Demokrasi yolculuğumuz birçok defa kesintiye uğradı.
Vesayetler gördük, muhtıralar aldık, darbeler yaşadık.
Sondan bir önceki 2016 yılında yaşadığımız fetöcü teröristlerin hain darbe girişimiydi.
Sonuncusu ise 2017 yılındaki referandumla geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi oldu.
Ama şartlar ne kadar zor olursa olsun.
Türk demokrasisi kesintiye uğradığı dönemlerde bile yaşadığı her zorluktan milletin iradesi ve gücüyle daha da güçlenerek çıkmayı bilmiştir.
O nedenle tüm kalbimle inanıyorum ki dün olduğu gibi bugün de Türkiye içinde bulunduğumuz bu zorlu dönemi milletimizin ferasetiyle kısa sürede ardında bırakacak; açılan yaraları çok kısa sürede el ele verip birlik içinde onaracağız.
Değerli dava arkadaşlarım;
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem İlkeleri olarak belirlediğimiz ilkeler demokratik hukuk devleti idealimizin özünü oluşturan özgür birey, güçlü sivil toplum kuruluşları, güçlü devlet ve bunlarla birlikte güçlü millî ekonomi hedeflerimizin inşasını sağlayacak temel yapıtaşlarıdır.
Peki o ilkeler neler?
Şimdi dikkatle dinlemenizi rica ediyorum.
Birinci ilkemiz; tarafsız cumhurbaşkanı.
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de Türkiye Cumhuriyeti, başbakan ve bakanlar kurulu tarafından yönetilecek.
Cumhurbaşkanının hiçbir partiyle bağlantısı olmayacak.
Cumhurbaşkanlığı makamı tarafsız ve partiler üstü bir şekilde devleti ve milletin birliğini temsil edecek.
Çünkü partili bir cumhurbaşkanının siyaseten taraf olacağı için, şekil 1A bugünkü sistem, milletin birliğini temsil etmesi mümkün olamıyor, olamadı.
Nitekim bunun acısını bugün çekiyoruz.
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de cumhurbaşkanının görev ve yetki alanı demokrasinin tıkandığı alanlarda kurumlar arasından hakemlik vazifesini ifa eden devletin en üst organı şeklinde düzenlenecek.
Böylece partili cumhurbaşkanının Meclisimizi etkisiz hâle getiren karar ve uygulamalarının önüne geçilecek.
Keyfi uygulamalarla elinden alınan yasama gücü yeniden Milletin Evi’ne yani Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne devredilecek.
Ancak tarafsız cumhurbaşkanı sadece temsili görevler üstlenmeyecek.
Türk siyaset pratiği gösteriyor ki bazı görev alanlarının siyasi tartışmaların dışında tutulması şart.
Bu bakımdan siyasi aidiyet dışında, sadece liyakatin gözetilmesi gereken örneğin; Genelkurmay Başkanı, MİT Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı, büyükelçiler ve valilerin atanmasında üçlü kararnameyle cumhurbaşkanı söz sahibi olacak.
Cumhurbaşkanının birden fazla defa seçilmesi durumunda ikinci dönem yeniden seçilmek amacıyla gündelik siyasete dâhil olması kaçınılmazdır.
O nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de cumhurbaşkanı yalnızca bir dönem görev yapabilecek, görev süresi 6 yıl olacak.
Görevi sona eren cumhurbaşkanı aktif siyasete dönemeyecek.
Aziz Milletim, değerli milletvekilleri;
İkinci ilkemiz; Çoğulcu Demokrasi, Katılımcı Yönetim, Güçlü Meclis.
Partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra Türkiye’de Anayasa ve anayasal kurumlar etkisiz hâle geldi.
Millet Meclisi’nin etkinliği azaldı ve demokratik yönetimin gereği olan katılım süreçleri ortadan kalktı.
Karar mekanizmaları tasfiye edilerek bir kişinin iki dudağı arasına teslim edildi.
Bu nedenle de ortaya sorunlu bir demokrasi çıktı.
Dünyanın bugünkü şartlarında sorunlu demokrasi, sorunlu bir yargı, sorunlu bir ekonomi demektir.
İşte o nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çoğulculuğa dayanacak.
Çatışmacı, dışlayıcı siyasetin aksine uzlaşmacı ve kapsayıcı siyasetin yapılmasını sağlayarak öncelikle demokrasimizi güçlendirecek.
Burada bir noktanın altını çizmek istiyorum.
Koalisyon hükûmetleri bugüne kadar Sayın Erdoğan tarafından ülkenin kalkınmasının, ekonomik refahın, siyasi iradenin hızlı hareket etmesinin önünde bir büyük engelmiş gibi gösterildi.
Partili cumhurbaşkanlığı sistemi’nin de bu koalisyon dönemlerini bitireceği iddia edildi.
Ama maalesef işin pratiğinde bu iddialı söylemin aksine Türkiye bir ittifaklar rejimine muhtaç hâle geldi.
Nitekim bugünkü iktidar yapısına baktığımızda devletin ve milletin iyiliği için ortak paydada buluşma hedefinin yerini siyasi ikbal kaygısıyla kurulan bir koltuk ittifakı anlayışına bıraktığını görüyoruz.
Böyle bir anlayış Türkiye’yi geleceğe taşıyamaz.
Nitekim taşıyamıyor.
Bu durumu milletçe geçtiğimiz 3 yılda en acı şekilde yaşadık.
İşte o nedenle biz diyoruz ki İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de ülke yönetimi tek bir kişinin değil başbakanlık ve bakanlar kurulunun yetkisinde olacak.
Hükûmeti kurma ve hükûmet etme süresi adil ve serbest seçimlerle oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından belirlenecek.
Tek bir partinin milletvekili sayısının hükûmet kurma yeterliliğine sahip olmaması hâlinde elbette koalisyon hükûmetleri kurulacak.
Ama koalisyon hükûmeti kurulmadan önce şeffaf yönetim anlayışıyla partiler arasında yapılacak koalisyon protokolü milletimizle açık ve şeffaf bir biçimde paylaşılacak.
Değerli milletvekilleri;
Bugünkü sistemde cumhurbaşkanı bakanların atanmasında ve görevden alınmasında tek yetkili.
Meclis onayı aranmıyor.
Dolayısıyla bakanların Meclis’e karşı sorumluluğu yok.
Bu sorumsuzluk demokrasi, hukuk ve ekonomide yaşadığımız yıkımın en önemli nedenlerinden biri.
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de ise Meclis dışından bakan atanamayacak.
Bakanlar, başbakan tarafından milletvekilleri arasından seçilecek ve tek kişiye karşı değil hem kurul olarak birlikte birbirlerine hem de her bir bakan ayrı ayrı olmak üzere milletin seçtiği meclise karşı sorumlu olacak.
Dava arkadaşlarım;
Güçsüz meclis, eksik demokrasi demektir.
Ancak bu ucube sistem Gazi Meclisimizi devre dışı bıraktı.
Milletin Evi tarihinin en büyük yetki kaybını yaşadı.
Bir dönem düşünün ki 68 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle devlet teşkilatına ilişkin çok önemli düzenlemeler yapılırken aynı dönemde Milletin Meclisi ancak 54 yasa çıkarabilsin.
Yani böyle bir şey olabilir mi?
Bu partili cumhurbaşkanlığı sisteminin yasamayı yürütme karşısında güçsüzleştirdiğinin apaçık bir ispatıdır.
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de yasama yetkisi ve gücü sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde olacak.
Bizim için dünyadaki hiçbir parlamento yetkileri itibarıyla kuvvetlendirilmeyi Gazi Meclis’imiz kadar hak edemez.
Çünkü yüce Meclisimiz sadece hukuksal manada bir meclis değildir.
Millî Kurtuluş Savaşımızı örgütleyen ve yeni bir millî devlet inşa eden kurucu gücün ve ruhun adıdır.
Bu güç ve ruh tarihin kırılma anlarında kendini yeniden gösterir.
Nitekim bunun en yakın örneğini 15 Temmuz hain darbe girişiminde yaşadık.
İşte bu nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de kuvvetler ayrılığı ilkesinin güçlü bir şekilde sağlanması için çok büyük öneme sahip olan Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri; Hâkimler Savcılar Kurulu, Sayıştay, Yüksek Seçim Kurulu, YÖK’ün yerine kurulacak olan Türkiye Yükseköğretim Kurumu ve RTÜK üyelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından nitelikli çoğunluk ile seçilmeleri sağlanacak.
Böylece bu kurumların demokratik meşruiyeti sağlamlaştırılacak ve tarafsızlıkları şüpheden arındırılacak.
Aziz Milletim;
Demokrasimizin en önemli ayaklarından biri de yerel yönetimlerdir.
Mevcut sistemde belediyelerimiz üzerinde ağır bir vesayet oluşturulmuş durumda.
Kent sakinlerimizin seçtiği yöneticilerin de seçilmiş olduğu gerçeği yok sayıldı.
Belediyelerin alt yapı yatırımları için borçlanmalarındaki onay yetkisi cumhurbaşkanına verildi.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanıyla ilgili düzenlemelerde cumhurbaşkanı kararı aranır oldu.
Hatta belediyelerin cumhurbaşkanının uygun gördüğü STK’lar ve vakıflar dışında kalan kurumlarla ortak proje ve çalışma yapması bile engelleniyor.
Garabete bakar mısınız?
Bizim için belediye başkanları da ilgili kentlerin seçilmiş yöneticileridir.
Belediyelerin hayati kararlarının cumhurbaşkanı tarafından alınması 84 milyon vatandaşımızın yerel seçimlerde ortaya koyduğu iradeyi hiçe saymaktır.
İşte o nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de merkezi yönetimle yerel yönetimler arasındaki yetki dağılımı iktidar ve muhalefet belediyesi ayrımı olmadan millî iradeye saygı duyulacak şekilde düzenlenecek.
Değerli Milletvekilleri;
Üçüncü ilkemiz; Kuvvetler Ayrılığı ve Güçlü Denetim.
Bizim için hiçbir gücün vesayeti kabul edilemez.
Çünkü askerî ya da sivil vesayetin olduğu yerde; milletin iradesine saygı olmaz, demokrasi olmaz, anayasal denetim olmaz.
Nitekim kuvvetler ayrılığı her türlü vesayetin önüne geçebilecek en büyük bariyerdir.
O nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de devletin veya siyasetin hiçbir kurumu anayasa ve yasalardan aldığı yetkiyi aşarak başka bir kurum üzerinde vesayet kuramayacak.
Ülke üzerinde vesayet kurma heveslisi olan bütün kişi ya da kurumların hevesleri kursaklarında kalacak ve Türkiye’de vesayet dönemleri artık son bulacak.
Dava arkadaşlarım;
Partili cumhurbaşkanlığı sisteminin ülkemizde yol açtığı ekonomik sorunların kaynağında Cumhurbaşkanlığı vesayeti kaynaklı keyfiyet ve denetimsizlik yatıyor.
Ekonomi yönetimindeki kritik kurumlar bu anlayışla işlevsiz hâle getirildi.
Bu durum uluslararası finans ve yatırım çevrelerinde güvensizliğe ve ekonomik kırılganlığa neden oldu.
Bize göre bağımsızlığı tartışılan bir Merkez Bankası ekonomimiz için büyük bir risktir.
Bu nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile Merkez Bankası’nı müdahalelere kapatacağız.
Merkez Bankası’nın bağımsızlığını zedeleyecek hiçbir uygulama ve düzenlemeye müsaade edilmeyecek.
Politika araçlarını ve tüm enstrümanlarını bağımsız olarak kullanabilecek.
Merkez Bankası başkanı, bakanlar kurulu tarafından 5 yıllığına atanacak.
Ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurumu, Rekabet Kurumu, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, Enerji Piyasası Kurumu, Kamu İhale Kurumu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu gibi devlet işleyişinde kritik öneme sahip olan kurumlarımız idari ve mali özerkliğe sahip kurumlar olacak.
En az %25 oranında kadın üyelerden oluşacak bu kurulların başkan ve üyeleri en fazla iki defa olmak üzere dört yıllığına bakanlar kurulu tarafından atanacak.
Değerli Milletvekilleri;
Bir ülkenin hazinesinin asıl ve tek sahibi millettir.
Bu gerçek ışığında milletin hazinesinin nasıl kullanılacağına karar verecek tek merci de doğal olarak Milletin Meclisi’dir.
Bu nedenle bütçenin yapımı ve denetlenmesi demokratik rejimlerde parlamentoların en önemli yetkilerindendir.
Ne var ki partili cumhurbaşkanlığı sisteminde Meclisimizin bütçe konusunda sahip olduğu yetkiler büyük oranda budandı.
Cumhurbaşkanının seçilmiş olduğu sıkça işlenirken, dikkat ederseniz; ‘’Seçilmiş cumhurbaşkanı’’ diye bir tanım oldu Türkiye’de.
Siz milletvekilleri, siz atamayla mı geldiniz?
Meclis’in de seçilmiş olduğu gerçeği hep ve bilerek, sürekli göz ardı edildi.
Gelinen noktada ise Meclisimizin Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan bütçeyi reddetme yetkisi fiilen kalmadı.
Çünkü meclisin bütçeyi reddetmesi durumunda Cumhurbaşkanlığı geçici bütçeyle bir önceki yılın bütçesinde yeniden değerleme oranında artışla yoluna devam edebiliyor.
Demokratik hukuk devletinin önemli göstergelerinden biri vatandaşlarının seçtikleri vekiller aracılığıyla devlete verdikleri vergilerin ne şekilde harcanacağını denetleme hakkıdır.
İşte o nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Türk milleti adına bütçenin kabulü ve denetiminde etkin hâle gelecek.
Keyfiyetle yapılan ödenek üstü harcama uygulamasına son verilecek.
Ödenek üstü harcama ihtiyacının ortaya çıkması hâlinde bakanlar kurulu, meclise ek bütçe kanun tasarısı sunacak ve oradan geçirildikten sonra uygulamaya geçirilecek.
Dava arkadaşlarım;
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile kamu yönetiminde güçlü denetimi hedefliyoruz.
Bu çerçevede yolsuzlukla mücadelede başarı için partili cumhurbaşkanlığı sisteminde yoğunlukla görülen kamuda denetimsiz alanlar oluşturma uygulamalarına derhâl son verilecek.
Partili cumhurbaşkanlığı sistemi birçok kurum ve harcama Sayıştay denetiminden çıkarıldı.
Şöyle yapıldı ve çıkarıldı.
Sayıştay’la ilgili bir şey konuşuyor musunuz Meclis’te?
Hayır.
Sayıştay artık kamu kurumlarında hakkıyla denetim yapamıyor.
Yasak hemşehrim.
Türkiye Varlık Fonu’nun göstermelik denetimi buna ilginç bir örnektir.
Oysa demokratik bir hukuk devletinde hükûmetin bütün harcamaları şeffaf ve denetlenebilir olmak zorundadır.
İşte bu nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de Sayıştay’ın denetim yetkileri artırılacak.
Hükûmetin bütün harcamaları istisnasız olarak Sayıştay denetimine açık olacak.
Harcamaların nerelere ve ne miktarda yapıldığı şeffaf bir şekilde Sayıştay tarafından incelenecek.
Milletin parasını harcarken sığınılan ticari sır saçmalığına son verilecek.
Bunların haricinde Türk Denetim Yasası acilen hayata geçirilecek.
Böylece bakanlıkların ve genel müdürlük denetim elemanlarının anayasal ve yasal güvence altında görevlerini tarafsız, bağımsız ve sağlıklı bir biçimde yerine getirebilmeleri sağlanacak.
Aynı zamanda denetim birimlerinin ortak etik ilkelerinin, raporlama standartlarının, olaylara yaklaşımlarının, doğru ve yanlış algılamalarının aynı düzleme oturtulacağı bir hukuki zemin oluşturulacak.
Değerli milletvekilleri,
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in 4’üncü ilkesi; Hukukun Üstünlüğü ve Tam Bağımsız Tarafsız Yargı’dır.
Çünkü bize göre bağımsız ve tarafsız yargı Türkiye Cumhuriyeti’nin her vatandaşının sahip olduğu en büyük teminattır.
O nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de milletimizin her bir ferdi; şerhsiz, şartsız kanun önünde eşit olacak.
Suç işlediği takdirde bağımsız ve tarafsız yargı önünde hukukun üstünlüğü prensibi uyarınca adilce yargılanacak.
Hiçbir suç cezasız kalmayacak.
Ama bu ülkenin hiçbir vatandaşı da sahte delillerle kişiye özel suç icat edilip cezalandırılamayacak.
“Geç gelen adalet, adalet değildir.” prensibi ışığında ceza yargılamasında soruşturma evresinin daha etkin, güvenilir ve hızlı olmasını sağlamak adına yalnızca soruşturma evresinde görevli olmak üzere Adli Kolluk Sistemi kurulacak.
Adil yargılama için hâkim teminatı bir mecburiyettir.
Çünkü adil yargılama ancak bağımsız ve tarafsız mahkemeler eliyle yapılabilir.
Bağımsız ve tarafsız mahkeme de ancak hâkiminin bağımsız ve tarafsız olmasıyla mümkündür.
O nedenle yargı bağımsızlığının ilk şartı da hâkim teminatının sağlanmasıdır.
Mevcut sistemde cumhurbaşkanı ve bakanlar birçok hukuksuzluğa seyirci kalıyor.
Yürütme organı siyasi demeçleriyle tutuklama ya da serbest bırakma kararları üzerinde açıkça etkili oluyor.
Böyle hukuk olmaz.
Böyle adalet sağlanamaz.
Türkiye bu adaletsizliği daha fazla taşıyamaz.
İşte o nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de Türkiye bu utançtan kurtulacak.
Anayasa hâkim ve savcıların coğrafi teminatını sağlayan Anayasa’ya hüküm konulacak.
Aynı zamanda Hâkim ve Savcılar Kurulu’nun yapısı ve üye atama sistemi de değiştirilecek.
Mevcutta Hâkim ve Savcılar Kurulu açıkça yürütmenin etkisi altına giriyor.
Çünkü üye seçimlerinde inisiyatif partili cumhurbaşkanı ve partisinin elinde.
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de Hâkim ve Savcılar Kurulu en az 5’i kadın olmak üzere 15 üyeden oluşacak.
Adaylar yargı kurumlarımız barolar, üniversiteler tarafından önerilecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından üye tam sayısının en az 3’te 2’sinin oyuyla seçilecek.
HSK üyeleri bir kez seçilecek ve görev süreleri 5 yıl olacak.
Adalet Bakanı ya da onun adına Adalet Bakanı Müsteşarı kurulun gözlemci üyesi olarak toplantılara katılabilecek.
HSK Başkanı kurul tarafından gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğunun oyuyla seçilecek.
Değerli milletvekilleri;
Bir ülkenin yönetimindeki en önemli unsurlardan biri de anayasayı ve yasaları muhafaza etmek, uyulmasını ve uygulanmasını sağlamaktır.
Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi bir ülke için hayati öneme sahiptir.
Yerel mahkemelerin Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını yok saydığı bir yönetim sistemi sürdürülebilir olamaz.
İşte bu nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi de yeniden düzenlenerek siyasetin vesayetinden kurtarılacak, bağımsızlığı sağlanacak.
Çünkü bu hayati fonksiyonun sağlıklı ve adil bir şekilde yürütülebilmesi Anayasa Mahkemesi’nin yapısı ve üye seçimleriyle doğrudan ilişkilidir.
Aziz Milletim;
İYİ Parti olarak kurulduğumuz günden bu yana ısrarla bir uyarıda bulunuyoruz.
Diyoruz ki; devletin idaresinde liyakat vazgeçilmezdir.
Bir ülkeyi huzur ve refaha erdirecek olan liyakatli kadroların yönetimidir.
Ancak maalesef bir kişinin tercihlerine hapsedilen mevcut sistemle gelinen noktada bir makama ulaşabilme kriteri iktidardakilerin eşi, dostu, akrabası olmak hâline gelmiş durumda.
Türkiye bu anlayışla kalkınamaz.
Çünkü devlet yönetmek ciddiyet ister, beceri ister.
Yönetimde ciddiyet ve beceri de liyakatli yöneticilerle olur.
O nedenle 5’inci ilkemiz; Devlette Liyakat.
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de; KPSS’den yüksek not aldığı hâlde mülakatta elenen gençlerimizin hakkı teslim edilecek.
Devletin her kademesinde liyakat esas alınacak.
Torpilin yeni adı hâline gelen mülakat kaldırılacak.
Devlette göreve siyasi otoriteye sadıklar arasından layıklar değil, layıklar arasından devlete ve millete sadık olanlar alınacak.
Çünkü her hükûmet gelip geçicidir.
Ancak kalıcı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.
Bizim için devlet ebet müddettir.
Dava arkadaşlarım;
Liyakatli kadroların kaynağı elbette akademidir.
Sağlam bir insan kaynağı yaratmanın yolu, sağlam bir akademik düzen kurmaktan geçer.
Apartmanlara sıkışmış üniversite hayatına çekidüzen vermek zorundayız.
Üniversiteler gerçeği araştıran kurumlar olarak en başta özgür bir ruha sahip olmalıdır.
Bunu sağlamanın ilk koşulu da akademik ve bilimsel özerkliktir.
Tabii mali özerkliği de bunun içine koymak durumundayız.
O nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de üniversiteler hem idari hem akademik hem de mali olarak özerk hâle getirilecek.
Üniversitelerimize kurucu rektör atamalarının haricinde o üniversitenin akademik terbiyesi ve liyakatiyle yetişmeyen kurum dışından rektör atanmasına son verilecek.
Üniversiteleri fethedilmesi gereken düşman kuvvet gibi görme hastalığının önüne geçilecek, her türlü önlem alınacak.
Öğretim üyeleri kendi üniversitelerinin rektörünü aday olan öğretim üyeleri arasından kendileri seçecek.
En fazla oyu alan rektör adayı Türkiye Yükseköğretim Kurulu’na bildirilecek.
Nihai atama Türkiye Yüksek Öğretim Kurulu tarafından yapılacak.
Fakültelereyse o fakültenin uzmanlığı dışından dekanlar atanmayacak.
Mühendislik Fakültesi’ne veterinerlik mezunu bir profesör dekan olarak atanmayacak.
Dekan fakültenin öğretim üyelerinin oylarıyla belirlenecek ve rektör tarafından atanacak.
Aziz Milletim;
Değişen dünya düzeni ve coğrafyamızın şartları gereği bizim için “Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye” demektir.
Dünyanın birçok ülkesinin ordusu var.
Ancak Türk ordusunu onlardan ayıran en önemli özellik millî bir ordu olmasıdır.
Türk Silahlı Kuvvetleri bu vasfını bugüne kadar sahip olduğu eğitim sistemine ve sarsılmaz hiyerarşik yapısına borçludur.
Ancak 15 Temmuz hain kalkışmasının ardından yaşadıklarımız birçok kurumda olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetleri’nde de büyük hasara yol açtı.
Mesela askerî liseler ve harp akademileri kapatıldı.
Yerine yeni bir müfredatla Millî Savunma Üniversitesi kuruldu.
Yeni sistem askerî eğitimde liyakat açısından sorunlar oluşturuyor.
GATA’nın sivilleştirilmesi de özel ihtisas gerektiren askerî hekimlik mesleğinin kan kaybetmesine neden oluyor.
Eğitimdeki liyakat sorununun zaman içerisinde ordumuz içinde bir liyakat sorununa dönüşmesi de maalesef kaçınılmaz.
Bu nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de kadim tarihsel köklere ve geleneğe sahip olan askerî liseler ve harp akademileri yeniden açılacak.
GATA’nın yapısı yeniden düzenlenerek askerî hekimlik alanında eğitim vermesi ve ordumuzun ihtiyaçları doğrultusunda sağlık çalışanları yetiştirmesi sağlanacak.
Bunların yanında her kurum ihtiyaç duyduğumuz liyakati güvence altına almak için Kamu Denetçiliği Kurumu çatısı altında Devlet Liyakat Kurulu oluşturulacak.
Liyakat Kurulu’nun üye sayısı, üye seçimi çalışma usul ve işleyişiyle görevleri kanunla belirlenecek.
Aziz Milletim;
6’ıncı ilkemiz; İnsan Hakları ve Bireysel Özgürlükler, Güçlü Sosyal Devlet, Güçlü Sivil Toplum, Güçlü Gençler.
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de demokratik sosyal hukuk devletinin en temel kuralı olan devletin vatandaşın hizmetkârı olduğu prensibi çerçevesinde milletimizin bireysel özgürlükleri, kişilik hakları, vatandaşlık hakları ve insan haklarının hukuk tarafından en üst seviyede korunması sağlanacak.
Çoğulcu demokrasideki en temel haklardan birisi benzer düşüncelere sahip bireylerin bir araya gelerek sivil toplum örgütleri kurabilmeleridir.
STK’ların bir diğer adı da demokratik baskı gruplarıdır, demokratik baskı gruplarıdır.
Örgütlenme özgürlüğü, siyasi ve sivil çoğulculuğun teminatıdır.
O nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de bu yönüyle demokrasinin olmazsa olmazı sivil toplum güçlendirilecek.
Hak savunuculuğunu özgürce yapmaları için önlerindeki engeller kaldırılarak demokrasiye olan katkıları arttırılacak.
Sadece iktidara yakın olan sivil toplum kuruluşları, vakıflar ve derneklerin hakları değil muhalif düşünceleri savunan sivil toplum kuruluşlarının hakları ve hukuku da eşit şekilde korunacak.
Devlet kuruluşları iktidara muhalif görüşleri savunsa da alanında uzman olan bütün sivil toplum örgütleriyle birlikte toplum yararına çalışacak.
Bu çerçevede her vatandaşımız düşünce ve ifade özgürlüğünü, barışçıl protesto hakkını kullanabilecek.
Yasal sınırlarda bu hakkı kullananlar şucu-bucu gibi sıfatlarla düşman ilan edilmeyecek, edilemeyecek.
İşçilerimize, üniversite öğrencilerimize, baro başkanlarımıza, yaylalarının toprağını korumak için uğraşan köylülerimize, cennet vatanımızın ekolojik dengesi için mücadele veren doğa savunucularına; dünyanın bütün ülkelerinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü coşkuyla kutlanırken meydanlarda itilip kakılan kadınlara, emeklilik haklarını kazandıkları hâlde maaşlarını alamayan EYT’li vatandaşlarımıza hukuka aykırı bir şekilde müdahale edilemeyecek.
Maalesef ülkemizde 2015 ile 2019 yılları arasında 128 bin 190 kişi hakkında savcılıklar tarafından cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla işlem yapıldı.
29 bin 704 kişi hakkında kamu davası açıldı.
Aralarında çocukların da bulunduğu 9 bin 554 kişi hakkında da mahkûmiyet kararı verildi.
Bu tablo cumhurbaşkanının aynı zamanda parti başkanı olmasını sağlayan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin getirdiği üzücü ve tasvip edilmeyen bir sonuçtur.
Örnek olarak söylüyorum Ak Parti üzerinden Sayın Erdoğan’a, onun şahsına; Ak Parti üzerinden, partisinin üzerinden bir eleştiri getirildiğinde mutlaka ceza gördü o kişi bugüne kadar.
Çünkü Cumhurbaşkanlığı makamı üzerinden ceza görüyor.
Cumhurbaşkanlığı şöyle bir yerde.
Geçmişte belli zaten cumhurbaşkanının yetkileri karşısında sorumlulukları.
Şimdi burada sonsuz yetkiyle sıfır sorumluluk ve onun neticesinde de dokunulamayan; ‘’Gözünün üstünde kaşın var.’’ denilemeyen bir sistem.
Dolayısıyla işte o nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de Cumhurbaşkanlığı makamı bu ucube tariften kurtarılacağı için partiye yönelik eleştiriler cumhurbaşkanına hitaben kabul görmeyecek.
Çünkü partili bir cumhurbaşkanı olmayacak.
Üzerine alınmayacak kişi.
Cumhurbaşkanı kişilik hakları itibarıyla diğer vatandaşlarımız ve kamu görevlileri gibi genel hakaret suçuna ilişkin düzenleme kapsamında korunacak.
Genç kardeşlerim İYİ Parti’yi kurduğumuz ilk gün açıkça ilan etmiş ve demiştim ki; “Gençler, ben bu yolu sizler olmadan yürümeyeceğim, yürümem.”
Bu bir slogan değildi.
Bu ülkemin gençlerine olan inancımın bir göstergesiydi.
Mevcut sistemin gençleri yok sayan, fikirlerine saygı göstermeyen nobranlığı; umutlarını kıran beceriksizliği Türkiye’ye yapılmış en büyük kötülüktür.
Eğer bir ülkenin gençleri ülkelerinden umudu kesiyorsa, ülkelerine güvenlerini kaybediyorlarsa orada çok büyük bir sorun var demektir.
Bizim inancımıza göre gençlerimiz ülkemizin teminatıdır.
Biz gençlerimizin akıllı, çalışkan ve vicdanlı olduğunu biliyoruz.
Gençlere layık bir Türkiye’yi gençlerle birlikte inşa etmek istiyoruz.
İşte bu yüzden İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de kendinizi ifade olanaklarınız artırılacak.
Liyakatin sağlanmasıyla ekonomik özgürlüğe kavuşmanız, gelecek ümitlerinizi yeşertebilmeniz ve özgür bireyler olarak düşüncelerinizi rahatça dile getirebilmeniz için gereken her türlü hukuki ve idari düzenlemeler yapılacak.
Devlet gençlere hayatı güçleştiren değil gençleri güçlendiren olacak.
İhtiyaçlarını, eğitimlerini, istihdamlarını sağlayan olacak.
Sizler özgürleştikçe güçleneceksiniz, güçlendikçe üreteceksiniz.
Gençler ürettikçe Türkiye kalkınacak.
Türkiye kalkındıkça güçlenecek, milletimiz zenginleşecek.
Değerli milletvekilleri;
Türkiye’de kadın cinayetleri bir türlü önlenemiyor.
Önlenemiyor çünkü önlenebilmesi için gereken hukuki, sosyolojik ve psikolojik mücadele verilmiyor.
Türkiye mevcut sistemde kadının haklarını güvence altına alan uluslararası sözleşmeden bile bir kişinin gece yarısı kararıyla çekilebiliyor.
Kadına karşı işlenen suçlar bir erkek tarafından sırf o erkeğin; ‘’Yap.’’ dediği şeyi yapmadığı ya da ‘’Yapma.’’ dediği şeyi yaptığı için işlenen suçtur.
‘’Okuma.’’ denenin ‘’Okuyacağım.’’ dediği için, ‘’Evlen.’’ denenin; ‘’Evlenmeyeceğim.’’ dediği için, ‘’Çalışma.’’ denenin ‘’Çalışacağım.’’ dediği için, ‘’Boşanma.’’ denenin; ‘’Boşanacağım.’’ dediği için yani kadınların sırf insan olmaktan kaynaklanan hakkını kullandığı için işlenen suçtur ve bu suç Türkiye için artık çok büyük bir yara ve ayıptır.
Bu nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de Türk Ceza Kanunu’nda kadın cinayeti ve kadına karşı şiddet suçu düzenlenecek.
Öldürme, şiddet, tecavüz, tehdit, hürriyetten yoksun bırakma, hakaret, müessir fiil gibi çeşitli suçlarda eğer mağdur kadınsa en ağır cezalar düzenlenecek ve bu suçlarda failin indirim sebeplerinden faydalanması mümkün olmayacak.
Türkiye tek kişinin değil ortak aklın kararları ve kararlılığıyla bu ayıptan artık kurtulacak.
Aziz Milletim;
Hem inancımız hem de örfümüz bakımından en önemli değerlerimizden biri de yardımlaşma ve dayanışmadır.
Milletin böyle yüksek bir haslete sahip olduğu bir ülkede devletin üzerine düşen de milletiyle dayanışma hâlinde olmaktır.
Pandemi döneminde bile milletine omuz vermeyi çok gören bu sistem esasında Türk milletinin değerlerine de yabancıdır.
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de ihtiyaç sahibi vatandaşlara yapılacak sosyal yardımlar parti propagandasına malzeme yapılmaksızın eşit, somut kıstaslara göre belirlenecek, gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılacak.
Ayrıca bir devlet, sosyal devlet aç ve açıkta bıraktığı vatandaşına bakmak, onunla ilgilenmek zorundadır.
Bu vatandaşının hakkıdır.
O devlet bu görevini yerine getirirken o vatandaşını; ‘’Açları doyurduk, çıplakları giydirdik.’’ nobranlığıyla kafasına vura vura bunu bir yardım, lütuf hâline getiremez.
Bütün literatürde o devlet vatandaşını aç ve açıkta bırakmışsa tekrar söylüyorum; ilgilenmek, bakmak ve hayatını sürdürtmek zorundadır.
Vatandaşının bu hakkıdır ve vatandaşı aynı zamanda bu hakkını kullanırken kendisine bu görevi yerine getiren devletin sistemini de kontrol etme, denetleme hakkına sahiptir.
En önemli haklarından biri budur.
Sosyal devlet anlayışı içerisinde vatandaşın hem yardım alma hakkıdır hem o yardımı sorgulama, denetleme, takip etme hakkıdır.
Hukukçu arkadaşlarımız bunu yakinen bilirler.
Hem hukuki literatürün hem sosyal devlet olma anlayışının en önemli tariflerinden biridir.
Şunu özellikle vurgulamak isterim ki Millet İttifakı Belediyeleri’nin sosyal yardım hizmetlerinde olduğu gibi bir elin verdiğini de diğer el görmeyecek.
Bunun haricinde aynı dayanışma kültürü çerçevesinde devlet engelli vatandaşlarımıza engelsiz bir yaşam için her türlü desteği verecek, ihtiyaçlarını karşılayacak.
Aynı o sosyal devlet olma görevinin sonucu engelli vatandaşların da hakkını, hukukunu dediğim şekilde korumak zorundadır.
Bu bir görevdir.
Tekrar söylüyorum, bu bir görevdir.
O görevi yerine getirmek mecburiyetindedir o devlet.
Ama o görevi yerine getirirken abidik gubudik yapılmasını bir lütuf gibi sunulmasını da hak sahibi.
Kontrol etmek, denetlemek, takip etmek gibi bir görevin sahibidir.
Değerli milletvekilleri;
Türkiye’de özellikle son 19 yıldır hemen her gün sanata ve sanatçıya yapılan saygısızlıklara şahit oluyoruz.
Ülkenin sanatçıları yok sayılıyor, hor görülüyor.
Bir ülke için bundan daha büyük felaket olabilir mi?
Pandemi döneminde işsizlik ve ekonomik zorluklar yüzünden intihar eden sanatçıları sadece izlemekle yetinen bir yönetim anlayışı olabilir mi?
Türkiye sanatına ve sanatçısına sahip çıkmak zorundadır.
Uygar ülkelerin en önemli güçlerinden biri de sanattır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi; “Bir millet ki resim yapmaz, heykel yapmaz, bilimin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.
Oysaki bizim ulusumuz gerçek nitelikleriyle uygarlığa erişmeye lâyıktır. Erişecektir ve ilerleyecektir.”
Bu sözlerden hareketle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de sanat kurumlarının siyasete alet edilmeksizin özgürce yönetilmesi ve bütün sanat dallarındaki sanatçılarımızın sosyal güvenlik haklarına kavuşmaları için gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır.
Türkiye düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kalkmasıyla sanatçıların eserlerini korkusuzca, özgürce üretebilecekleri bir ülke olacak.
Aziz Milletim;
Bu cennet vatanın doğası, ormanları, ırmakları en önemli ziynetimizdir.
Sayın Erdoğan ve ekibinin kıymaktan yorulmadığı bu zenginliğimiz maalesef tek kişinin iki dudağı arasına terkedilmiş kararlarla hızla yağmalanıyor.
Evlatlarımıza devretmek üzere atalarımızdan miras aldığımız bu muhteşem doğayı koruyup kollamak sadece bir vatandaşlık görevi değil, aynı zamanda insanlık görevidir.
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de hiç kimse Kaz Dağları’nı talan edemeyecek.
Hiç kimse İkizdere’deki cennet köşeye taş ocağı açamayacak.
Doymak bilmez müteahhitler üç kuruş elektrik kârı için su yataklarımızı kurutamayacak.
NASA’nın bile; ‘’Ayakkabıyla dahi girilmemeli.’’ dediği Salda Gölü’ne ihanet edilmeyecek.
Hayvanlara yapılan eziyet kabahat olmaktan çıkacak, hiçbir vicdansızlık cezasız kalmayacak.
Değerli Milletvekilleri;
Özgür medya bir gün herkese lazım olur.
Bu sözden hareketle Yedinci ilkemiz; Özgür Basın.
Medya çoğulcu demokrasilerde yasama, yürütme ve yargıdan sonra âdeta dördüncü kuvvettir.
Tek şart özgür ve bağımsız olabilmesidir.
Basının özgür olmadığı bir ülkede siyasetin, muhalefetin ve seçimlerin eşit şartlarda yapılabilmesi mümkün değildir.
Bunu Ak Parti’nin kurduğu medya düzeninde tüm açıklığıyla yaşadık, yaşıyoruz.
Gazetelerin, televizyonların, iktidar partisinin yayın organına dönüştükleri bir ülkede özgürlükten de demokrasiden de söz edilemez.
Bu anlamda medya kuruluşlarının idari yapısı da çok önemli ve belirleyicidir.
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de medyanın siyasetten, siyasetin de medyadan nemalandığı bu düzen değişecek.
Medya patronlarının diğer iş kollarındaki yatırımları çok sıkı denetlenecek.
Medyadaki güçlerini diğer alanlarda avantaj olarak kullanmaları engellenecek.
Gerektiğinde denetlemek için Rekabet Kurumu devreye sokulacak.
Her iktidar uzun yıllar politika yapan arkadaşlarım bilirler ki her iktidar kendine dair bir medya oluşturmak ister.
Muhalif medyayı da mümkün olduğu kadar enterne etmeye gayret eder.
Türkiye böyle yaşadı.
Ama hiçbir dönemde parti aidiyeti geliştirmiş medya mensuplarının muhalif kabul etiği ister siyasetçi ister vatandaşa bildiğiniz küfrettiği bir dönemi, iftiradan geçtik, küfrettiği dönemi Allah şahittir ilk defa yaşıyoruz.
Taraf olurlardı, eleştirirlerdi.
Bazı şeyleri örterlerdi.
Bunların hepsini genel olarak alkışlarlardı.
Bunların hepsini biliyoruz, yaşadık.
Ama bu şekilde küfredildiği, iftiranın en ağırının atıldığı ve daha ileri vatan hainliği ve teröristlikle suçlanıldığı bir dönemi siyaset döneminde hiçbir dönemde yaşanmadı ve bunun bir daha yaşanmasının önüne geçmek bizim ve kurallarını ona göre koyup bir daha bu sakilliklerin, bu çirkinliklerin yaşanmasının önüne geçmek, yaşanmamasını sağlamak İYİ Parti’nin ortaya koyduğu bu vizyonun bir görevidir.
En önemli görevlerinden biridir.
Aziz milletim; .
8’inci ve son ilkemiz; Adil ve Özgür Seçimler.
Hepinizin yüzünde bir gülümseme meydana geldi.
Hafif alaycı.
Buraya kadar sıraladığım bütün ilkelerin hayata geçebilmesindeki en kilit durak özgür ve adil seçimlerdir.
Bir kurban karşımda oturuyor işte.
Millet iradesini hakkıyla ve adil şekilde yansıtamayan seçimler ve seçim sistemi demokrasinin önündeki en büyük engeldir.
O nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de demokrasinin işleyişinin en önemli teminatı olan seçimler adil ve özgür şekilde yapılacak.
Millet iradesinin, Meclis’e adaletli şekilde yansıyabilmesi için ilk adım olarak seçim barajı %5’e indirilecek.
Siyasetin finansmanında şeffaflık sağlanacak.
Siyasi etik ilkelerinden taviz verilmeyecek.
Özgür ve adil seçimlerin en önemli unsuru Yüksek Seçim Kurulu’dur.
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de YSK’nın yapısı ve işleyişi ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılacak.
Son dönemde yaşanan güvensizliklere meydan verilmeyecek.
Yüksek Seçim Kurulu’nun seçime ilişkin kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi’ne başvurulabilecek.
Aziz Milletim, değerli milletvekilleri;
Bugün burada paylaştığım ilkeler Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin Türkiye’yi soktuğu girdaptan tek çıkış yolumuzdur.
İYİ Parti olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni bayrağı ve vatan toprağıyla çocuğu, genci, yaşlısı, kadını, işçisi, çiftçisiyle; bilimi, kültürü ve sanatçılarıyla, vatanını gece gündüz bekleyen güvenlik güçleriyle, pandemide yeniden destan yazan sağlık ordusuyla ve üzerinde yaşayan tüm canlılarıyla ayrılmaz bir bütün olarak görüyor, bu eşsiz vatanın refahı ve huzurunu daim kılmak için çalışıyoruz.
Çünkü biliyoruz ki 21. yüzyılda güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye’nin varlığı ancak ve ancak üstün bir liyakat, çalışkanlık ve azimle mümkündür.
Bu kutlu ülkü milletçe birbirimize güvenmemizi; demokratik, adaletli ve sürdürülebilir bir yönetim sistemini gerektirir.
İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerimiz işte tam olarak bu ülküden yola çıkarak tasarlanmıştır.
Bugün burada gururla aziz milletimizin takdir ve teveccühlerine arz ediyoruz, sunuyoruz.
Hukukta adaletin tesisi, devlette şeffaf, denetlenebilir ve verimlilik odaklı bir yönetim anlayışı mutlu, huzurlu ve zengin bir Türkiye’nin anahtarıdır.
O nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ülkemizi içinde bulunduğu kutuplaşma ortamından ve yaşadığımız ekonomik krizden çıkartacak böylesine kaotik dönemlerin bir daha yaşanmasının önüne geçecektir.
Bugünden itibaren siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, akademi dünyası ve milletimizle sürekli temas hâlinde olacağız.
Bu bizim için aynı zamanda demokrasinin de gereğidir.
Önerimizi hep birlikte geliştirip milletimiz nezdinde en geniş toplumsal uzlaşıyla hayata geçirmek için tüm görüş ve önerilere açığız.
Çünkü İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem partimizin siyasi ikbali için değil ülkemizin ve milletimizin güçlü, zengin ve mutlu yarınları içindir.
Andımızda da denildiği gibi; “Yasamız küçüklerimizi korumak, büyüklerimizi saymak ve milletimizi özümüzden çok sevmektir.
Ülkümüz daima yükselmek ve ileri gitmektir.”
Darbelerin izinden arınmış; demokratik, adil ve potansiyelini hayata geçirmiş bir Türkiye vizyonuyla ortaya koyduğumuz bu ilkeler manzumesi ülkemiz ve milletimiz için hayırlı, uğurlu olsun.
Her zaman tekrarladığımız gibi; varlığımız Türk varlığına armağan olsun!
Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.