TV Programları
“Milletin içine dâhil olmadığı iç cephenin ihanetidir bu süreç. Melanet koalisyonunun ihanet senaryosudur.”
Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, NOW TV’de İlker Karagöz’ün gündeme dair sorularını yanıtladı.
“TERÖRLE BOĞUŞAN BİR TÜRKİYE’Yİ KİMİN YARATTIĞINI DA TESPİT ETMEK LAZIM”
İktidarın “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırdığı sürece dair düşünceleri sorulan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “22 yıldır iş başında bulunanların bugün yaşanan gelişmelere bakarak ya da vasattan istifade ederek başka sonuçları elde edebilmek adına sloganlar üzerinden muhataplarını da suçlayacak bir söylem geliştirmiş olmaları bizim tarafımızdan bakıldığında ciddi alınabilecek bir şey değildir. Terörsüz Türkiye istiyorlar. Elbette ki hepimiz istiyoruz. Terörle yaşamayı kim ister? Ama bugün bizi bu bataklığın içinde yaşamaya mahkûm eden geçmişe yönelik hatalara bakıldığında terörle boğuşan bir Türkiye’yi kimin yarattığını da tespit etmek lazım.” dedi.
“SAYIN CUMHURBAŞKANI’NA YENİ BİR PARTNER GEREKİYOR”
Bu sürecin Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olmasıyla ilişkilendirilmesini Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu şu sözlerle değerlendirdi:
“Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olmasının 2 yolu var. Çünkü bu elimdeki Anayasa’ya göre Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı adayı olamıyor. Sayın Cumhurbaşkanı’na yeni bir partner gerekiyor. Çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinden erken seçim kararı çıkarabilmek için bir nitelikli çoğunluğa ihtiyaç var. Yapmış oldukları bu siyasi hamlelerle; DEM’in Türkiye Büyük Millet Meclisinde desteğini alarak hem Anayasa değişikliğinin önünü açabilecek hem de Türkiye’yi diğer muhalefet partilerinin iradesi olmaksızın erken seçime götürerek Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olmasının önü açılıyor. Bence çok önemli gerekçelerinden bir tanesi bu.”
“SEYİRCİ Mİ KALALIM? AFEDERSİNİZ Mİ DİYELİM?”
Yaşanan sürece dair önceden kullandığı “kalkışma” sözüyle ne demek istediği sorulan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Cumhuriyet’in değerlerine, Cumhuriyet’in kazanımlarına yönelmiş her türlü tecavüz benim için kalkışmadır. Ben bunun altını çiziyorum. Bu iş yeni ortaya çıkmadı. İşin arka planına bakmak lazım. Türkiye'de bu zamana kadar yapılmış konuşmalara bakmak lazım. Terör örgütünün uzantısı pozisyonundaki siyasi partinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde dile getirdiği tezlere bakmak lazım. Bundan önceki açılım sürecinde abdullah öcalan’la yapılan görüşmelerin tutanaklarına bakmak lazım. Eğer onların beklentilerine uygun bir projeksiyon şu anda hazırlanmışsa bu doğrudan doğruya Türkiye’nin toprak bütünlüğüne, Türk milletinin birliğine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üniter yapısına karşı bir kalkışma izlenimi veriyor. Ben de bir tehlikeye işaret ediyorum. Ben ne zaman bir şey söylesem ‘Müsavat Dervişoğlu sert çıktı’, ‘Müsavat Dervişoğlu zehir zemberek sözler sarf etti’ türünden manşetler atılıyor. Ben Türkiye’de makulü makbul hâle getirmeye çalışan bir siyasi anlayışın sahibi olan partinin Genel Başkanı pozisyonundayım. Dolayısıyla Türkiye bir felakete sürüklenirken, o felaketi tanımlarken onu yumuşatmak durumunda değilim. Ne yapayım, Türkiye felakete giderken ben İYİ Parti Genel Başkanı olarak bunca müktesebatımla birlikte efendim teessüf ederim mi diyeyim yani? Bunlar elbette ki tepki gösterilecek konular. Bu konulara tepkisiz kalanların aslında görevlerini yapmadıklarından bahsetmek lazım. Hesabını da sorarız. Bu millet buna benzer ne yaşadıysa onun hesabını sordu. Bu ülkeyi bölmeye çalışacaklarsa; bu ülkede 2 dillilik, çok bayraklılık, federasyon, konfederasyon buna benzer hesaplar yapılacaksa elbette ki o da Türk milletine hesap sorma hakkı verir. Ne yapalım yani seyirci mi kalalım? Affedersiniz mi diyelim?” şeklinde yanıt verdi.
“BENİM GÖSTERDİĞİM SAYGIDAN CESARET BULMAYIN”
“MHP bunu görmüyor mu?” şeklinde kendisine yöneltilen soruda Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Görmelerini öneriyorum. Onlara da bir şey söylediğimde, makul bir dille bunu ifade ettiğimde; kamuoyu da biliyor ki hiç istemediğim bir tarzın muhatabı oluyorum, hakaretlerle uğraşıyorum. Şimdi birisi bir şey söyleyince evet mümkün olduğu kadar sabrediyorum, işte sinir sistemimi o kabil saldırılara karşı koruyorum. Ama öyle bir boyuta geliyor ki cevap vermek mecburiyetinde kalıyorum. Bunu yaparken birilerinin gönlünü incitiyorum belki. Muhataplarına söylemiyorum. Bir mücadele geçmişinden geliyoruz. Herkes benim ne yapacağımı bildiği kadar ne yapmayacağımı da biliyor. Ben büyüklerine saygı gösteren, küçüklerinden sevgiyi esirgemeyen birisiyim. Ama ben diyorum ki benim gösterdiğim saygıdan cesaret bulmayın. Benim bayrağıma duyduğum saygı, vatana olan bağlılığım, milletin birliğine olan inancım başkasına gösterdiğim saygının fevkindedir diyorum” ifadelerini kullandı.
“TERÖRLE İLİŞKİSİ OLMAYAN BİR İLETİŞİM KURMAYI BECEREBİLSİNLER. TERÖRSÜZ VE TERÖRİSTİZ SİYASETİ TAVSİYE EDİYORUM’’
Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Bu hükûmet teröristsiz yol yürüyemiyor” şeklinde daha önce kurduğu cümleden ne demek istediğini şu sözlerle açıkladı:
“Bu hükûmetin sabıkalarına bakarak söylüyorum. İş başına gelmeden önceki ilişkileri belli. İş başına geldikten sonra önce dostum dedikleri sonra terör örgütü diye suçladıkları hatta mahkûm ettikleri fetö'yle olan ilişkilere belli. Sonra açılım sürecinde pkk’yla olan ilişkileri belli. Şimdi de Suriye’de yaşananlara bakarak HTŞ ile olan ilişkileri de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni zor durumda bırakıyor. Ben de diyorum ki terörle ilişkisi olmayan bir iletişim kurmayı becerebilsinler. Tayyip Erdoğan ve Sayın Bahçeli terörsüz devlet istiyor. Ben de onlara terörsüz siyaseti tavsiye ediyorum. “
“O PAZARLIK OLSA OLSA BİR YIKIM PROJESİ OLUR”
Terör örgütünden silah bırakma çağrısı beklenen sürecin pazarlıksız bir şekilde mi işlediğine dair görüşleri sorulan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Pazarlıksız bir sürecin işlemesi mümkün değil. O zaman sürecin yönetilmesi, stratejinin tanzimi bunlar için İmralı’daki cani başının görüşüne düşüncelerine hatta Irak’ın kuzeyinde Barzani’nin konuya bakışına bakmanın ya da onlar üzerinden değerlendirme yapmanın bir anlamı kalmaz. Heyete dahil edeceğiniz bir kişinin, heyete dâhil olup olmaması hususunu şayet Barzani’ye sormak zorunda bırakıyorlarsa sizi ve bu da ifşa ediliyorsa burada olup bitenlerin bir başka alana gölge düşürecek bir biçimde faş edilmesi söz konusu oluyorsa Barzani’nin bile dâhil olduğu bir trafik işliyor demektir. Ben de diyorum ki o pazarlık olsa olsa bir yıkım projesi olur. Bunlar kapalı kapılar ardında konuşulan şeyler ise şayet millet bu konuda bilgilendirilmelidir diyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi bilgilendirilmelidir. Bu konularda Türk milleti aydınlatılmalıdır dediğimizde hükûmet İmralı’ya gönderdiği heyeti bizimle konuşmaya memur tayin ederek siyasi partilere gönderdi hiçbir siyasi sorumluluğu yok. Bir tanesi terör örgütü soruşturması yüzünden belediye başkanlığından alınmış bir şahsiyet, biri Türkiye Büyük Millet Meclisindeki DEM’in eski eş başkanı, bir diğeri de yine heyette ama Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanvekili tek pozisyonları var. İmralı heyeti yani DEM’i temsilen bir görüş bildirilmesi üzerine bir randevu talebi söz konusu olmadı. Doğrudan doğruya İmralı’da abdullah öcalan'la görüşmeye memur tayin edilen heyetin görüşme yapması ve bizi bilgilendirmeleri söylendi. Beni bilgilendirmesi gereken bu konuda Dışişleri Bakanı’dır, İçişleri Bakanı’dır, Millî Savunma Bakanı’dır ya da Cumhurbaşkanı’nın görevlendirdiği bir devlet görevlisidir.” diye konuştu.
“BUNLAR İSTİYORLAR Kİ; BİR TARTIŞMA ZEMİNİ YARATIM, HERKES BİZİM İSTEDİĞİMİZ TÜRDEN TARTIŞSIN”
İYİ Parti’nin ve kendisinin sözlerinin irrite eden bir dil olarak gösterilmek istendiğini söyleyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; ‘’Elbette ki ben bu hain projeyi besleyecek kelam sarf edemem. Ama başka siyasi partilerle olan farkımı da ortaya koymak mecburiyetindeyim ben. Çünkü İYİ Parti'nin Genel Başkanı’yım, İYİ Parti'yi arkadaşlarımızla birlikte kurarken de Türkiye’nin geleceğini bu karanlık tünelden çekip aydınlık ufuklara buluşmasını temin için kurduk beraber arkadaşlarımızla. Ama şimdiki tabloya bakıyorsunuz; bunlar istiyorlar ki bir tartışma zemini yaratım, herkes bizim istediğimiz türden tartışsın. Benim gördüğüm tepki ve almış olduğum tehdit bu arkadaşların beklentilerine uygun bir tartışma zemininde bulunmamamdan kaynaklanıyor.” dedi.
“BİR ANAYASAL HAKKIN KULLANILMASINI ENGELLEMEK ÜZERE YAPILMIŞ BİR İŞTİR”
Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, Ülkü Ocakları Genel Başkanı’nın kendisini tehdit etmesine ve kendisinin de Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in suikaste uğradığı yerde basın açıklaması yapmasına dair şunları söyledi: “O statüde bulunan herhangi bir insana cevap vermek için yapmadım o basın toplantısını. Sadece bu konuyla alakalı sorumluluklarının kendilerine hatırlatılması icap eden kişiler var. Ben Türkiye’de siyaset yapıyorum. Siyaset yapmak bir anayasal hakkı kullanmaktır. Siz de gazetecilik yapıyorsunuz. Sizin gazetecilik yapmanızı engellemek için atılmış adımlar bir anayasal hakkın kullanılmasını engellemeye yönelik adımlardır. Dolayısıyla adi bir suç değildir yani sizin gazetecilik yapmanızın engellenmeye çalışılması. Benim de siyaset yapmam engellenmeye çalışılıyorsa bu adi bir tehdit değildir. Dolayısıyla bir anayasal hakkın kullanılmasını engellemek üzere yapılmış bir iştir. Bunu yapan arkadaşlar ne yaptıklarını bana sorarsanız bilmiyor. Ama bunlara bunu yaptıranlar geçmiş tecrübelerinden yapılan işin aslında büyük bir suç olduğunu biliyorlar. Ben Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu olan bir siyasi partinin genel başkanıyım ayrıca da milletvekiliyim yani kamu görevi deruhte ediyorum. Türkiye'de kamu görevi yapan bir siyasetçiye, bir siyasi partinin genel başkanına böyle tehditler söz konusuysa buna benzer işler daha da önceden ileri boyutta yaşandığı da biliniyorsa vaziyet alması icap eden bazı sorumluluk alanları var. Mesela Meclis Başkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekilini aramadı. Cumhurbaşkanı konuyla ilgili herhangi bir konuya müdahil olmadı. İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı bunların hiçbir tanesi görevini yapmadı. Yani Türkiye muz Cumhuriyeti midir? İstediğin siyasi partinin genel başkanını linç etmek isteyeceksin, istediğin siyasi partinin genel başkanını tehdit edeceksin. Ne yapalım yani yaşadığımız bu ülkenin demokratik bir hukuk devleti vasfını yitirdiğini mi söyleyelim? Milletin gözünde koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni küçük mü düşürelim? Onun için ben diyorum ki vazifesi olanlar müdahil olsun. Yoksa ben hayatımda ilk kez tehdit edilmiyorum.” ifadelerini kullandı.
“AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİSLE CEZALANDIRILMIŞ BİRİSİNİN CEZAEVİNDEN ÇIKIP ÇIKMAMASI KONUSUNU ŞAYET SUÇLUNUN KENDİSİNE BIRAKIYORSA BENİM SÖYLEYECEK LAFIM BİTMİŞ DEMEKTİR”
“Öcalan serbest mi kalacak?” şeklinde kendisine yöneltilen soruya Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Bu konuyla alakalı herhangi bir değerlendirme yapamam ama bütün hepsinin nelere vesile olabileceğine dair görüşlerimi bildirdim. Cezaevinden çıkmasını bile abdullah öcalan’ın kendisinin inisiyatifine terk ettiklerini görüyorum. Sayın cumhurbaşkanının dün söylediği laflar üzerinden çok şey konuşulur ama bu konuştuğumuz şeyler de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni küçük düşürür. ‘Adam cezaevinden çıkmıyor ki çıkmak istemiyor ki’ diyen sayın Cumhurbaşkanı’dır. Demek ki abdullah öcalan’la bu alternatif masaya yatırılmış ve konuşulmuş demektir. abdullah öcalan’ın cezaevinden bu yaştayken cezaevinden çıkmak istemeyişinin gerekçesi ne olabilir tartışması da yapılabilir. Ama benim üzerinde durduğum Sayın Cumhurbaşkanı da resmen ortaya koymuştur ki ‘abdullah öcalan cezaevinden çıkmak istemiyormuş’ demek ki kendisine bu sorulmuş. Bu ülkeyi yönetenler eğer ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmış birisinin, cezaevinden çıkıp çıkmaması konusunu şayet suçlunun kendisine bırakıyorsa; benim söyleyecek lafım bitmiş demektir. Bazen laf o kadar büyük olur ki insanın ağzına sığmaz, laf o kadar büyük ki ağzıma sığmıyor. Sarf edeceğim ama sorumluluk duygusuyla ne söyleyeceğimi bildiğim kadar ne söylememem gerektiğinin idrakiyle sükût ediyorum.” şeklinde yanıt verdi.
“TÜRKİYE MASADA OLMADIĞINA GÖRE MENÜDE. TÜRKİYE BAŞKASININ TABAĞINA KOYULACAK BİR ÜLKE DEĞİLDİR”
Suriye’nin yeni yönetimiyle geçtiğimiz hafta İtalya’da yapılan toplantıyı hatırlatarak; “Yeni Suriye’nin inşası için Türkiye önemli aktörlerden biri olacaktı. Hani nerede Türkiye?” diyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu şunları kaydetti:
“İtalya'nın davetiyle devletler İtalya’da toplanıyor. Toplantıya katılanlar İtalya, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya ve Fransa. Nerede Türkiye? Ya da o masada Türkiye’yi kim temsil ediyor? Sevr Anlaşması’nın yapıldığı masada da yok Türkiye. Türkiye'nin kendi kaderini kendi tayin etmesi gerekirken Türkiye’deki bu Ortadoğu kurgulayıcıları Türkiye’ye bir rol biçiyor. Ben bir senaryoyu ifşa ediyorum. Türkiye eğer o masada değilse bizim eski bunların monşer dedikleri diplomatların bir sözü var; ‘Eğer masada değilseniz, menüde yemeksiniz demektir.’ diyor. Menüdesiniz o zaman, Türkiye masada olmadığına göre menüde. Türkiye başkasının tabağına koyulacak bir ülke değildir. Onun için Türkiye’ye karşı yapılması icap edenleri büyük bir öngörüyle tespit etmek ve Türkiye’yi yönetenlerin ona karşı tedbirler geliştirmek mecburiyetleri vardır. Ama bunu yapmıyor bu ülkeyi yönetenler. Bu vasattan nasıl besleniriz? Yani eğer kafanızda Türkiye’nin ikbali ve istikbali yoksa, Türkiye’nin geleceği yoksa, Türkiye’nin Cumhuriyeti yoksa, Türkiye’nin bekası yoksa, Türk milletinin hürriyeti ve bağımsızlığı yoksa, aklınızda demokratik hukuk devleti yoksa bütün hayatınızı ömrünüzün sonuna kadar cumhurbaşkanlığı makamında kalmak için oluşturulmuş stratejilerden ibaret sağlıyorsanız; böyle davranmanızı anlarım ama buna da müsaade etmem. Bunun için ödenmesi gereken bedeli neyse de ödemeye hazırım.”
“HEPİNİZ BİR, BEN TEKİM İYİ PARTİ OLARAK”
‘’Ne zaman ki abdullah öcalan’ın Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesi çağrısı yapıldı, o günden beri tehdit ediliyorum. Ona karşı çıktığım için, cumhuriyeti savunduğum için, cumhuriyetin kazanımlarını ve değerlerini savunduğum için, cumhuriyetin kuruluş felsefesini ve ilkelerini savunduğum için bunların muhatabı oluyorum. Ayrıca da bütün siyasi partileri de uyarıyorum doğru bir çizgide buluşmaya. Ama bakıyorum herkes siyasi kaygıyla gerçekleri konuşmak yerine işte; ’Bu vasattan nasıl besleniriz?’in hesabını yapıyorlar. ‘Aman biz bunun dışında kalmayalım.’ İşte kalmadınız, hepiniz dâhil oldunuz.
Hepiniz bir, ben tekim İYİ Parti olarak.’’
“BU KABİL TARTIŞMALARI YARATARAK SEÇİMİN TARİHİNİ BELİRLEME İMKANINI SAYIN ERDOĞAN’A BIRAKMAYIN DEDİM”
CHP’yi erken seçim tartışmasına yönelik zamanında da uyardığını ifade eden Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “’Bu kabil tartışmaları yaratarak seçimin tarihini belirleme imkânını Sayın Erdoğan’a bırakmayın’ dedim. O zaman Adalet ve Kalkınma Partisi ve Erdoğan’ın Cumhuriyet Halk Partisi’ne ihtiyacı var zannediliyordu. CHP olmazsa erken seçim olmaz türünden bir kanaat var, oysa öyle değil şimdi MHP var, Adalet ve Kalkınma Partisi var ve DEM var. Bunlar Türkiye’de erken seçimin tarihinin belirlenmesi noktasında kendi siyasi menfaatleri çerçevesinde bir araya gelirlerse ki gelecekleri görünüyor ortaklıkları da hayırlı olsun ayrıca. O zaman erken seçimin takvimini belirlemek muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne, bu iktidar tarafından bırakılacak bir husus değildir.” dedi.
“TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN BÜTÜN MENSUPLARININ MUSTAFA KEMAL’İN ASKERİ OLMASI LAZIM. NE ZAMAN Kİ MUSTAFA KEMAL’İN ASKERİ OLMAKTAN ÇIKARLAR; 15 TEMMUZ BENZERİ BİRTAKIM OLAYLARIN DA SEBEBİNİ TEŞKİL EDERLER.”
Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde kılıçlı yemini organize ettiği söylenen teğmenlerin ihracına yönelik karar sürecine dair Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “3 kuvvetin başında sınıf birincisi olan kadın teğmenler var. Türkiye'nin bununla iftihar etmesi gerekirken böyle bir tartışmanın içine çekilmeyi yerinde bulmadığımı ifade etmiştim. Şimdi Mustafa Kemal’in askerleri ifadesinin reddedilecek bir yanı yok. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin bütün mensuplarının Mustafa Kemal’in askeri olması lazım. Ne zaman ki Mustafa Kemal’in askeri olmaktan çıkarlar işte öyle 15 Temmuz benzeri birtakım olayların da sebebini teşkil ederler. Bir disiplin suçu işlenmiş olabilir, amirleri ya da komutanları böyle bir şeyi yapmamaları hususunda kendilerini uyarmış da olabilirler. Ama meslek askerlik mesleği olması disiplinli de gerektiriyor olması münasebetiyle böyle bir sert tedbire ihtiyacımız var kanaati oluşmamalı, bunlar gencecik çocuklar. Bunların hakkında karar verirken kendi evlatlarımızı onların yerine koyarak karar vermemiz lazım. Gidişat bu genç kardeşlerimizin bu konuyla ilgili bir müeyyide uygulanmasına doğru gidiyor. Ama açık ve net olarak söylüyor ve altını çiziyorum ki bu karar, idari mahkemelerin denetimine tabidir. Böyle bir disiplin kararı alınırsa Türkiye Cumhuriyeti’nin hâkimlerini, bu çocukların geleceklerine sahip olmak üzere vicdanları yönüyle konuyu tartmaları gerektiği hususuna işaret ediyor ve öyle davranmaya davet ediyorum. Demek istediğim şu; olur da bir ihraç söz konusu olursa bunun mutlak suretle ortadan kaldırılmasını temin edecek bir kararı da beraberinde getirmesini diliyorum” şeklinde konuştu.
“CENABI ALLAH AİLELERİMİZİ BU HÜKÛMETİN GAZABINDAN KORUSUN”
Ekonominin son durumuna dair görüşleri sorulan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu şu şekilde konuştu: “Sayın Cumhurbaşkanı 2019 beri sürekli enflasyonun tek hanelere düşürüleceğini ve işte önümüzdeki yılda gerçekleşeceğini söylüyor. 2019’da, 2020’de, 2021’de, 2022’de, 2023’te söyledi ama hiçbir beklentisine karşılık bulamadı. Geride bıraktığımız yıl emekliler yılıydı. Emeklilerin hangi hâlden muzdarip olduğunu herkes biliyor. Bu yıl da aile yılı ilan etmişler, Cenabı Allah ailelerimizi bu hükûmetin gazabından korusun.”
“1994’TE DÖRTTE KURUMLAR BORÇLUYDU, 2001’DE KURUMLAR VE BANKALAR BORÇLUYDU, BUGÜNKÜ KRİZDE DE BORÇLU OLAN HALK”
“Türkiye'de esnaflar fahiş fiyatta satış yapıyor da sanki enflasyon artıyormuş gibi bir hissiyat oluşturmaya çalışıyor. Türkiye'deki krizin yönetememekten kaynaklı bir kriz olduğunu artık sayın Cumhurbaşkanı’nın da kabul etmesi lazım. Bakın Türkiye geride bıraktığımız yıllarda büyük krizler yaşadı. 1994 krizinde kurumlar borçluydu ve Türkiye gerçekten büyük bir krizle karşı karşıya kaldı ve uyguladığı ekonomik tedbirlerle o krizden 7 ay içinde kurtuldu 2001 yılına dönelim. Biliyorsunuz 1999’da 2 büyük deprem oldu, peşinden de 2 büyük kriz yaşandı ve Türkiye 2 yıl içerisinde kendisini toplayabilecek ekonomik tedbirleri aldı. Bu hükûmet 22 yıldır iş başında. Ve 2001 krizinde de hem kurumlar borçluydu hem bankalar borçluydu. Bugün Türkiye’de borçlu olan halktır. 1994’te kurumlar, 2001’de kurumlar ve bankalar, bugünkü krizde de borçlu olan halk. Derin, kronik ve hep içten içe tahrip edilmiş bir ekonomik düzen var Türkiye’de. Bu ekonomi yönetiminden değil, kötü yönetmek bile değil, yönetmemekten kaynaklı bir durum. Çünkü ekonominin genel geçer kurallarının ret ve inkâr etti Sayın Erdoğan.”
“CUMHURBAŞKANI’NA GÖSTERİLECEK OLAN KART, KIRMIZI KARTTAN ZİYADE KREDİ KARTI OLMALIDIR.”
“Takipteki kredi kartı borçları 56 milyar 701 milyon lira. Kişi başına düşen ortalama kredi kartı borcu 90 bin lira, bireysel kredi kartı borcu olanların sayısı da 41 milyon. Böyle bir durumda Cumhurbaşkanı’na gösterilecek olan kart, kırmızı karttan ziyade kredi kartı olmalıdır. 41 milyon vatandaş şu anda kredi kartı borçları yüzünden maalesef perperişan durumdadır ve bankaların bir kısmı da hâlâ gelirlerine göre kredi kartı limitlerini artırmak yolunda çalışmalar yapmaktadır.”
“İÇ CEPHE KOALİSYONU TÜRKİYE’Yİ BİR FELAKETE DOĞRU GÖTÜRÜYOR.”
“Türkiye'de temel ihtiyaç, bu iktidardan ve bu yönetim anlayışından kurtulmak olmalıdır. Türkiye tek adamlığa evrilmiş bu sistem yüzünden kendi geleceğini bir kişinin 2 dudağının arasından çıkacak kelama mahkûm etmiştir. Bizim karşı çıktığımız da budur. Her alanda bir çöküntü var ve ilk cephe dedikleri şey de esas itibariyle o. Bu iç cephe koalisyonu Türkiye’yi bir felakete doğru götürüyor. Her alanda götürüyor, dış politikada asayiş alanında, hukuk ve adalet alanında, liyakatte, sanayide, ekonomik hamlelerde bunların tamamında Türkiye hızla ehliyet sahibi olmayan bu adamların yönettiği bir ülke olma varmasıyla kötü bir yere doğru savruluyor.”
YOKSULLUK, YASAKLAR VE YOLSUZLUK; “ÜÇÜNÜN YERİNİ RTE ALDI: RECEP TAYYİP ERDOĞAN”
“Bu iktidar iki şeyi çok iyi yönetebiliyor” diyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Bunlardan bir tanesi fukaralık, bir diğeri de cehalettir. Fukaralığı yönetebiliyorsanız fukaralığı temin edeceksiniz, cehaletten beslenmek istiyorsanız da aydınlanmayı ortadan kaldıracak ve cehaleti kökleştireceksiniz. Hem cehaletten hem de fukaralıktan beslenen bir iktidar, elbette ki bunu planlayarak yapar. Yoksulluk, yasaklar ve yolsuzluk; üçünün yerini RTE aldı: Recep Tayyip Erdoğan” ifadelerini kullandı
“MİLLETİN İÇİNE DAHİL OLMADIĞI İÇ CEPHENİN İHANETİDİR BU SÜREÇ. MELANET KOALİSYONUNUN İHANET SENARYOSUDUR”
Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; Ak Parti, MHP, DEM Parti ve abdullah öcalan üzerinden yürütülen sürece dair; “Adı iç cephe ama sürece bir isim vermek istiyorsanız sonucu inşallah öyle olmaz, milletin içine dâhil olmadığı iç cephenin ihanetidir bu süreç. Melanet koalisyonunun ihanet senaryosudur.’’ diye konuştu.