TV Programları
İYİ Parti'ye hem Türk demokrasisinin hem Türk milletinin ihtiyacı var.
Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, TV100’de Kübra Par’ın sorularını yanıtladı.
TBMM’nin yeni yasama yılı açılış töreninde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerle el sıkışmasına ilişkin; “Yaşanan hiçbir şey benim için sürpriz değildi” sözleriyle ne demek istediğine ilişkin kendisine yöneltilen soruya cevap veren Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu;
“Daha önceden de benzer sahneler yaşandı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ama kamuoyunun gündemine böylesine düşmedi ilk kez el sıkışmış değil HDP’lilerle ya da DEM’lilerle Sayın Devlet Bahçeli. Orada öyle bir atmosfer vardı zaten kendileri de açıklamalarında sayın Cumhurbaşkanı’nın konuşmasından etkilendiğini dolayısıyla durumdan vazife çıkararak böyle bir şeye tevessül etmesinin gerekliliğine işaret etti. Sayın Bahçeli bunları yapar ama herkes ondan bekler ki bu nazik üslup kürsü konuşmalarında da görülsün”
“KÜRSÜDE BAŞKA, ÖZEL MÜNASEBETLERDE BAŞKA DAVRANMANIN VATANDAŞ NEZDİNDE SİYASETÇİLERE GETİRECEĞİ BİR İTİBAR OLDUĞU KANAATİNİ TAŞIMIYORUM.”
“Ben şahsen özel ilişkilerimde de siyasi söylemlerinde de aynı çizgiyi muhafaza etmeye çalışıyorum. Yani kürsüde başka, özel münasebetlerde başka davranmanın vatandaş nezdinde siyasetçilere getireceği bir itibar olduğu kanaatini taşımıyorum. Ayrıca sanki sahnede bir oyun var ve dolayısıyla herkes rolünü oynuyor izlenimi yaratır bu ki siyaset açısından son derece olumsuz bir kanaat alınmasına neden teşkil eder.” dedi.
‘’SİYASİ BEKLENTİLER ÜZERİNDEN DEĞİL, DEVLET GELENEKLERİ ÜZERİNDEN BAKILMALI’’
Yeni yasama yılının açılış töreninde Cumhurbaşkanı Erdoğan geldiğinde CHP Grubunun ayağa kalkmasına ilişkin CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, AK Parti tabanının ‘’benim seçtiğim Cumhurbaşkanına sen saygı göstermiyorsun’’ diye baktığına bunun da CHP’ye zarar verdiğine dair açıklamalarına karşı görüşleri sorulan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu;
“Siyasi beklentiler üzerinden değil, devlet gelenekleri üzerinden bakmanın daha yerinde olduğu kanaatini taşıyorum. Çünkü yani duruma göre vaziyet alınmaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yabancı bir devletin başkanı geldiğinde eğer onu ayakta karşılaşıyorsanız; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı geldiğinde de ondan farklı bir tavır sergilememeniz icap ediyor. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan Bey evet bu ülkenin Cumhurbaşkanıdır ama Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı olması münasebetiyle benim mevkidaşımdır. Ben kendisini en ağır şekilde de eleştirebilirim. Ama bu 2 genel başkanın arasındaki bir tartışmayı ifade eder. Aynı zamanda Sayın Erdoğan icranın da başıdır dolayısıyla parti olarak sayın Cumhurbaşkanı’nın ve onun kabinesinin yaptıkları iş ve eylemleri ayrıca geliştirdikleri söylemleri de eleştiririm. Bu da benim bir hakkımdır ama bunun yanında seçimle Cumhurbaşkanı olmuş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil ve makamına gelmiş bir kişiyi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oturarak karşı koyamazsınız. Biz her zaman sayın Cumhurbaşkanı geldiğinde uygun bir zamanlamayla ayağa kalkarak kendisini karşılamaya kalkarız ve bunu biz yaptığımızda herhangi bir siyasi tartışmanın odağını oluşturmaz yaptığımız iş. Cumhuriyet Halk Partisi’nde neden böyle bir tartışmaya vesile oldu doğrusunu isterseniz onu çok yönlü düşünmek lazım” dedi.
“SON DERECE YAPAY BİR TARTIŞMA OLARAK GÖRÜYORUM”
CHP Grubunun ayağa kalkmasına ilişkin CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eleştirilerine dair Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “CHP içerisindeki bu farklı söylemleri doğrusunu isterseniz çok merak etmiyorum. Bu farklılık neden kaynaklanıyor ya da nereden geliyor onu da çok merak etmiyorum. Ama o sorunlar öylesine devasa ki bu kabil siyasi tavırlarla sorunların çözümüne yönelik işler yapabilmek çok mümkün görünmemektedir. Ben bu tartışmayı beni mazur görün ama son derece yapay bir tartışma olarak görüyorum.” dedi.
“ANORMALLLEŞME CUMHURBAŞKANI’NIN TEK ADAMLIĞIYLA BAŞLADI”
Normalleşme sürecine ilişkin Genel Başkanımız; “Normalleşmeye neden ihtiyaç duyulduğuna bakmak lazım. Ya da anormalleşmenin nerede başladığını doğru belirlemek lazım. 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtiğimiz andan itibaren Türkiye’de bir anormalleşme söz konusu oldu. Dolayısıyla demokrasi yerine tek adamlık efendim hürriyet yerine bahşedilen lütfedilen özgürlükler, adalet yerine kayırmacılık efendim, vatandaşlık yerine sığınmacılık, eşitlik yerine yandaşlık gibi kavramlar Türk toplumuna yerleştirildi. Dolayısıyla halkın kendisine olan güveni de bunlara bağlı olarak aşağıya doğru bunları duydukları güvende bütün bu olup bitenlere bağlı olarak aşağıya çekilmeye başlandı. Anormalleşme Cumhurbaşkanı’nın tek adamlığıyla başladı belki de Recep Tayyip Erdoğan’ın karakteriyle ve siyasi meşrebi ile mütenasip olmayan eleştirilerin de muhatabı olmasına vesile olduğu o sistem elindeki yetkiye bakarak her şeyi yapabilen her imzayı atabilen bir milletin kaderini 2 dudağının arasına almış gibi görünen bir liderlik ve yönetim anlayışı pek tabiidir ki anormalleşmeyi de beraberinde getirecektir. Anormalleşme hangi alanlarda oldu da biz normalleşme arıyoruz diye bakmak lazım.”
“NORMALLEŞMENİN ARANMASINDA BİR GEREKÇE OLMALI”
“Türkiye'deki yargılamaların sonucunda alınmış mahkeme kararlarının %67’si bir üst mahkemede bozuluyor. Adalete güven yok “bu durum normal midir?” diye sorsak ve siyasetçiler normalleşirse normalleşir mi diye sorgulasak olmuyor. Bütün bunların ötesinde çiftçi toprağa düşürdüğü terin karşılığını alamıyor. Girdi maliyetleri çok yüksek, ürün fiyatları çok düşük seviyede. Çiftçinin halini, hakkını, hukukunu normalleşme korumuyor. Ya bir de bütün bunlara bunların daha ilerisinde bir durum var insanlar yaşadıkları ülkeye güven duymayacak hale geldiler. Dolayısıyla böyle bir durumda eğer 4 buçuk milyon genç eğitimde değilse ve istihdama dahil olmamışsa siyasiler kendi söylemlerini normalleştirmek suretiyle bu yakıcı sorunlara çözüm bulabilecekler mi? Hayır. O zaman normalleşmenin aranmasında bir gerekçe olmalı.”
“RECEP TAYYİP ERDOĞAN VE ÇEVRESİ TARAFINDAN YÜRÜRLÜĞE SOKULMUŞ SAHNEYE KOYULMUŞ BİR OYUN GİBİ GÖRÜNÜYORUM.”
“Ben anormalleşmenin miladı kabul ediyorum 2018’deki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni. Hükümet diyor ki ya da Tayyip Erdoğan diyor ki ya da Cumhur ittifakı diyor ki ben anormalleştirdim siz normalleştirin. Ya da ben istediğim zaman anormalleştiririm istediğim zaman ve arzuladığım zaman size normalleştiririm. Bu benim tarafımdan bakıldığında kabul edilebilir bir şey değildir. O sebeple ben bu normalleştirme hadisesini Türkiye’nin yakıcı sorunlarının üzerinin örtülmesi için ve ileriye dönük siyasi stratejilerin tanzim ve temini için hükümet tarafından Recep Tayyip Erdoğan ve çevresi tarafından yürürlüğe sokulmuş sahneye koyulmuş bir oyun gibi görünüyorum.” dedi.
“GÜNÜN ŞARTLARINA GÖRE İSTİFADE ALANI OLUŞTURABİLMEK ADINA BİRTAKIM SÖYLEMLERİ SERTLEŞTİRMEK DEĞİLDİR SİYASET”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın normalleşme süreciyle birlikte muhalefeti tanzim ettiği iddialarına ilişkin Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu;
“Sadece kürsülerden her türlü hakareti yapıp kürsünün altından da; ‘siyasettir bu ne yapalım söylenmesi gereken şeyleri söylüyoruz’ demek o bahsettiğimiz olumsuzluğu ortadan kaldırıyor mu ya da siyasetçiye vatandaşın bakış açısını güzelleştiriyor mu? Siyasetçi ne söyleyeceğini bileceği kadar ne söylememesi gerektiğini de idrak eden insan olmalıdır. Yani günün şartlarına göre istifade alanı oluşturabilmek adına birtakım söylemleri sertleştirmek değildir siyaset. Dolayısıyla yani bu alanda efendim bir yumuşama olsun, kutuplaşma olmasın elbette ki olmasın ama kutuplaşmadan beslenmeyi bir siyasi meziyet haline getirmiş bulunan bu iktidar hem kutuplaşmayı hem kutuplaşmayı ortada ortadan kaldıracak düzenlemeyi kendisi yapacağına şayet önce kendi inanırsa o zaman dediğiniz tehlike ortaya çıkar muhalefeti istediği zaman hırçınlaştırır istediği zaman anormalleştirir istediği zaman da normalleştirerek siyasi hedeflerine ulaşmayı arzular. Biz böyle bir batağa hiç düşünmediğimiz için üzerinde felsefi yorumlar falan yapma ihtiyacı hissetmiyoruz. O batağın kimler tarafından oluşturulduğunu doğru görmek lazım. Yani kutuplaşmanın sebebi nedir insanlar niye birbirine karşı kutuplaştırıldılar. Yoksa kimseyi siyasi tavrından tarzından ötürü eleştirmem.” diye konuştu.
“BİR ASRI GERİDE BIRAKTIĞIMIZ CUMHURİYETİN KURULUŞ FELSEFESİDİR MERKEZ”
Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, merkez sağ çağrısına ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’de uzun bir zamandan beri siyasetin merkezinin içinin ve boşaltılması yolunda çok büyük bir çaba sarf edildiği kanaatini taşıyorum. Merkez aslında bir sosyolojik kavramdır, bir siyasi kavram değildir. Siyasetteki merkez toplumsal hayatın sosyal hayatın merkezinden siyaset merkezine bir iz düşümü ifade eder yani bir ülkenin insanlarının bu milleti oluşturan bireylerin sahibi olduğu milli ve manevi değerlerin bütünüdür. Ayrıca bir asrı geride bıraktığımız cumhuriyetin kuruluş felsefesidir merkez. Dolayısıyla birleştiricidir kaynaştırıcıdır, kutuplaştırıcı değil kucaklaştırıcıdır, çatışmacı değil barıştırıcıdır.”
“TÜRK MİLLETİNİN BÜTÜNÜNE YAPTIĞIM BİR ÇAĞRIDIR.”
“Geçmiş dönemlerde buna tabii merkez siyaset deyince siyasi karşılığını çok bulamıyorsunuz bizim toplumumuzda, merkez sağ tanımlaması getirilmiştir. Kimi merkez sağa demiştir kimi sağ merkez demiştir kimi milliyetçi sağ demiştir ama bu siyasi partilerin iktidar dönemlerinde de millet ayrıştırıcı taraflarıyla değil kucaklaşıcı taraflarıyla temayüz etmiştir. O yönüyle bu birleştirici tavrın Türk siyasetinde yeni bir temsilcisinin olması ihtiyacından hareket ederek ben bu çağrıyı yapıyorum. Bu çağrıyı ayrıca siyasi partilere yapmıyorum. Türk milletinin bütününe yaptığım bir çağrıdır.”
“İYİ PARTİ'NİN DEDİĞİ ŞEY; TOPLUMUN BÜTÜN KESİMLERİNİN KABULÜNE MAZHAR OLACAK BİR ŞEKİLDE SİYASETİN İNŞASI MÜMKÜNDÜR.”
“Siyasette merkezi boşaltmak için çok büyük senaryolar yaşama geçirilmiştir ya da sahneye koyulmuştur şimdi merkez nasıl boşalır diye baktığınızda mesela 60’ta darbe olmuştur siyasetin merkezi boşalmıştır boşalan merkezi bir parti ikame edilmiştir. 12 Mart bir müdahaleyle 1971’de siyasetin merkezini boşaltmıştı ve o boşalan merkeze bir lider ikamesi söz konusu olmuştur. 1980 darbesi keza yine Türk siyasetinin merkezini boşaltmış o merkeze başka bir siyasi partiyi ikamet etmiştir. 28 Şubat’ta darbe nitelikli bir müdahale olması münasebetiyle siyasetin merkezini boşaltmış oraya da Adalet ve Kalkınma Partisi ikame edilmiştir. O parti ihtilalden sonra üzerinden 44 yıl geçmiş 22 yıldır bu ülkeyi yönetmektedir. Boşalan merkezi ikame edilmiştir. Ama merkez onun tarafından bilerek doldurulmamış, merkezin çeperine savrulmuş siyasi hareketler baş göstermiştir. Bu bazı alanlarda marjinalleşmeye sebep teşkil etmiştir. İYİ Parti'nin dediği şey şu verdiğimiz hukuk demokrasi adalet hürriyet eşitlik mücadelesiyle siyasetin yeniden toplumun bütün kesimlerinin kabulüne mazhar olacak bir şekilde siyasetin inşası mümkündür. Söylemek istediğimiz budur. Bu aşırılıkları kutuplaşmaları, bunların hepsini törpüleyecektir, ülkesini seven insanları ülkesi için milleti için bir araya getirecektir”
“MEVCUT İKTİDARIN YERİNDE DE OLSAM İYİ PARTİ'NİN İÇİYLE UĞRAŞMAM. İKTİDARA TALİP GÖRÜNTÜSÜ SERGİLEYEN ANA MUHALEFET PARTİSİNİN YERİNDE OLSAM DA İYİ PARTİ’YLE UĞRAŞMA TERCİHİNDE BULUNMAM”
“Siyasetin merkezi olmak için o siyasi partinin hacmine değil fikrine düşüncelerine ve kadrolarına bakılır. Bizim o alanlardaki çalışmalarımız tamamlanmak noktasında. Ben milletin ihtiyacı olan bir şeyi talep ediyorum yani çünkü Türk siyasetinde İYİ Parti’ye ihtiyaç duyulduğu kanaatini taşıyorum. Ben mevcut iktidarın yerinde de olsam İYİ Parti'nin içiyle uğraşmam. İktidara talip görüntüsü sergileyen ana muhalefet partisinin yerinde olsam da İYİ Parti’yle uğraşma tercihinde bulunmam. Çünkü demokrasinin gücünün gerçekten ortaya çıkarılması için İYİ Parti gibi merkez yaklaşımla sorunları kucaklayacak partilere ihtiyaç vardır.”
“İYİ PARTİ'YE HEM TÜRK DEMOKRASİSİNİN HEM TÜRK MİLLETİNİN İHTİYACI VAR”
“Bizim merkezi inşa edebilme ihtimalimiz ile uğraşılıyor. Bakın şunu söylüyorum ben olsam uğraşmam. Çünkü uğraşıldığına dair işaretler var işte milletvekili transferleri vesaireler var. Aslında onların demokratik hedefleriyle de mütenasip bir biçimde uyumlu bir biçimde İYİ Parti'ye hem Türk demokrasisinin hem Türk milletinin ihtiyacı var. Dolayısıyla o alanda İYİ Parti'ye zarar vermeye çalışanların ben hem rejime hem ülkeye zarar vermek noktasında birtakım olumsuzluklara imza attıkları kanaatini taşıyorum.”
“SİYASETİN BİR TARAFINDA DA İKBAL VE İSTİKBAL KAYGISI SÖZ KONUSU OLABİLİR”
Geçtiğimiz dönemde yaşanan istifalara ilişkin Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu;
‘’Ben kişiler üzerinden konuşmayı çok fazla sevmiyorum biliyorsunuz. Onların hepsi elbette ki benim tarafımdan bakıldığında önemsenecek şahsiyetlerdir. Ama biliyorsunuz siyaset gidenlerle değil kalanlarla yapılıyor. Eğer matematiksel olarak bakarsanız ayrı bir durum. İnançlar, idealler ve hedefler noktasından bakarsanız ayrı bir durum. Şimdi eğer benim ilkesel duruşumdan kaynaklı bir rahatsızlıkları varsa eleştirecekleri bir söylemden bahsetmeleri lazım. Yani demeleri lazım ki Müsavat Dervişoğlu’nun ya da daha önceden gitmiş olanların için söyleyeyim yani benim genel başkanlığımdan önceki dönemde de istifalar var onları söylemesi gerekir ki ben İYİ Parti'nin şu faaliyetlerinden, şu icraatlarından, şu söylemlerinden, şu yöntemlerinden müzdaribim. E böyle bir şeyle biz hiç muhatap olmadık. Yani bizim partimizden ayrılan bir kısım insanı, zaten uzun yıllardır siyaset yapmama rağmen, ben milletvekili olduklarından sonra tanıdım. Yani bir siyasi geçmişleri ve hizmetlerine istinaden bir seçilmişleri yoktu. Arkadaşlarımızı eleştirmek için de söylemiyorum yani ama siyasetin bir tarafında da ikbal ve istikbal kaygısı söz konusu olabilir.’’
“BAZI ARKADAŞLARIMIZ KENDİ İKBAL VE İSTİKBALLERİNİ UĞRUNA MİLLET ADINA MÜCADELE ETMEKTEN VAZGEÇİYORSA BU BENİ ÜZÜYOR”
“Kendi siyasi geleceklerinde mamur olmayacağından hareketle böyle bir karar vermiş olabilirler, o sorunun muhatapları kendileridir. Ama benim bazı istifalar vardır hiç umursamadığım bazı istifalar da vardır üzüldüğüm. Onlar kendilerini biliyor diyeyim. Yani ben şöyle bakıyorum Türkiye için millet İYİ Parti’ye ihtiyaç var diyor da eğer bazı arkadaşlarımız kendi ikbal ve istikballerini uğruna millet adına mücadele etmekten vazgeçiyorsa bu beni üzüyor.” ifadelerini kullandı.
“İYİ PARTİ’Yİ KURAN BİR KİŞİ BİZİM İÇİN ÖZELDİR. AYNI ZAMANDA DA KIYMETLİDİR”
İYİ Parti’nin kuruluş yıl dönümü etkinliğinden istifa eden bazı kişilerin döneceğine dair iddialara ilişkin Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Ben çağrımı sadece gidenlere değil büyük Türk milletine yaptım dolayısıyla bu çağrı gidenleri de kapsıyor. dedi.
İYİ Parti Kurucu Genel Başkanı Meral Akşener ile görüşüp görüşmediğine ilişkin kendisine sorulan soruya; “Rutin bir görüşmemiz yok yani planlı programlı bir görüşmemiz yok ama elbette ki görüşüyoruz. Geçenlerde bir düğünde rastlamıştık. Bir arkadaşımızın oğlunun düğününde ortak nikah şahitliği yaptık beraberce aramız gayet iyi. Sayın Genel Başkanımız bizim ve partimizin kurucu genel başkanıdır. Dolayısıyla bizim tarafımızdan bakıldığında İYİ Parti’yi kuran bir kişi bizim için özeldir. Aynı zamanda da kıymetlidir’’ ifadelerini kullanan Genel Başkanımız, Akşener’in siyasete dönme ihtimaline ilişkin; “Sayın Meral Akşener siyasetten ayrıldığını ifade ederek gitti. Ben sayın Meral Akşener’e kongrede yenerek genel başkan olmadım Sayın Meral Akşener siyaseti bıraktığını artık bizim isteklerimize uygun bir biçimde bir çatı kurduğunu, bir ev kurduğunu o evi ısıttığını o evde bulunanları doyurduğunu sonuçta da orayı bize emanet ettiğini söyledi” dedi.
“SAYIN CUMHURBAŞKANINA YENİ BİR ADAYLIK ZEMİNİ OLUŞTURULACAKMIŞ GİBİ BİR HİSSİYAT YARATILARAK CUMHURBAŞKANI ADAYI OLMASI MUHTEMEL KİŞİLERLE KAMUOYU ARAŞTIRMALARINDA SAYIN ERDOĞAN YARIŞTIRILIYOR.”
Erken seçim gündemine ilişkin görüşleri sorulan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu şu şekilde konuştu:
“Ben rahmetli Süleyman Demirel gibi anayasasız gezmiyorum. Yani daha ceketimin bu cebini de açık tutuyorum. Anayasayı burada taşıyorum. Bu anayasanın 101’inci maddesi Sayın Cumhurbaşkanı’nın aday olamayacağını söylüyor. Ama sanki erken seçime bir angajman varmış ve sayın cumhurbaşkanına yeni bir adaylık zemini oluşturulacakmış gibi bir hissiyat yaratılarak Cumhurbaşkanı adayı olması muhtemel kişilerle kamuoyu araştırmalarında Sayın Erdoğan yarıştırılıyor.”
“ANAYASANIN ARKASINI DOLANMAK ANLAMINA GELİYOR”
“Bu anayasanın 101’inci maddesi 2 dönem diyor. 2 dönem ne demek 10 sene demek. Yani bir insanın bir siyasetçinin belki de yıpranma payı hesaplanarak bu buraya 2 dönem diye koyulmuş olabilir. Recep Tayyip Erdoğan bu ülkeyi 22 senedir yönetiyor. Başbakanlık dönemi de dahil olmak üzere 22 yıldır Sayın Erdoğan bu ülkeyi yönetiyor. Dolayısıyla bu anayasaya uymayacağını gösterecek birtakım siyasi stratejiler kurmak ve o stratejilerin parçası olmak benim tarafımdan bakıldığında bu anayasanın arkasını dolanmak anlamına geliyor.”
“DÜELLOCU BİR ŞÖVALYE RUHUYLA HAREKET EDİLMEZ SİYASETTE.”
Sayın Recep Tayyip Erdoğan ülkeyi yönetme arzusunu sürdürüyorsa buna vesile olabilecek siyasal kurgulardan uzak durmak lazım. Yani ‘Recep Tayyip Erdoğan’ı siyaseten yenip de göndermek arzusu içerisindeyim’ diyerek arenadaki bir gladyatör ruhuyla ya da düellocu bir şövalye ruhuyla hareket edilmez siyasette. Bu sözümden kim istiyorsa alınmasına gerek yok o nasip eklenebilir yani ben Özgür Bey’e de laf yetiştiriyor falan değilim. Ama ben bu ülkenin nerelerden geldiğini ve nerelere doğru savrulabileceğini tecrübeyle yaşamış insanlardan biriyim ben kaygılarımı da anlatırım.”
‘’VATANDAŞIN HÂLİ NE OLACAK DİYE SORAN YOK”
“Cumhurbaşkanı kim olacak? Herkes bunu soruyor. Tayyip Erdoğan aday olacak mı? Herkes bunu soruyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin adayı Mansur Yavaş mı olacak? Ekrem İmamoğlu mu olacak? Herkes bunu soruyor. Vatandaşın hali ne olacak diye soran yok Kübra Hanım. Asıl sorulması icap eden soru o. Benim gencim ne olacak, benim emeklerim ne olacak, benim öğretmenim ne olacak, benim çiftliğim ne olacak, benim öğrencim ne olacak? Bunlar sorulmuyor. Kim Cumhurbaşkanı olacak? E şimdi bu soruyu ne güncelliyor? Erken seçim talebi. Erken seçime ihtiyacı varsa bu ülkede ve dile getiriliyorsa bugün söylenir ertesi gün Türkiye Büyük Millet Meclisi toplantı tarihini belirler. O toplantıdan sonra seçim tarihini Yüksek Seçim Kurulu’yla görüşmek suretiyle ne kadarlık bir takvimin içerisinde bunu gerçekleştirebilirizi tespit eder. Ondan sonra da seçim tarihini açıklar.”
“BU RECEP TAYYİP ERDOĞAN’A SEÇİM TAKVİMİ BELİRLEME ŞANSI VERİYOR”
“Eğer bu bir ihtiyaç varsa ve bu ülkenin sorunlarını çözecek ise behemehal seçim isteyelim. O zaman yarışalım ama ne çıkıyor buradan biz sayın Öznel’e yine sözlerim, istifade etmiş olması bakımından bu Recep Tayyip Erdoğan’a seçim takvimi belirleme şansı veriyor. Yani 2025’te seçim yap, olmadı 2026 da yaparsın, 2027’de yaparsan ben yokum derseniz. 2027 için Sayın Erdoğan o seçim kararını meclisten geçirecek çoğunluğun peşine düşer şimdiden. Bu da demokrasiyi zedeler. Yani bir siyasi partinin Genel Başkanı olarak aklımdan geçenleri samimiyetle ifade etmemi birilerine bir suçlama olarak kimse telakki etmesin. Türkiye'ye bakın çok zor bir noktadayız Tayyip Erdoğan bir daha Cumhurbaşkanı olacak da ne olacak? Bakın o 10 yıllık zaman tespitinin içinde yani 2 dönemin içinde bana sorarsanız Türkiye gibi bir coğrafyada yaşayan aynı zamanda da Türkiye’dekiler gibi büyük dertlerin dermanını arayan ve bu büyük dertlerden muzdarip olan insanların derdiyle uğraşmak insanların sağlığına da zarar veren bir durum yani Sayın Recep Tayyip Erdoğan da çok sağlıklı değildir. Allah sağlık versin, afiyet versin uzun ömür versin ama çok sağlıklı değildir. 22 yıl bir ülkeyi yönetmek hele Türkiye gibi bir ülkeyi yönetmek elbette ki insanların bazı konularda zafiyet yaşamasına da sebep teşkil edebilir. Burası demokrasiyle değil efendim teokrasi ile yönetiliyor olsa monarşiyle yönetiliyor olsa bunlar bir problem değil ya bu anayasanın şu ya da bir sebep bu sebeple arkasına dolanmak ya da dolanmaya çalışmakla bu anayasayı yok saymak arasında bir fark yoktur.’’
‘’BANA GELMEZLER ÇÜNKÜ ANAYASA’NIN KENDİSİNE BAĞLIYIM.’’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2027’de seçimi yapabileceği zemini toplayabilmek için İYİ Parti’ye gelmesi ihtimaline ilişkin kendisine yöneltilen soruya Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Bana gelmezler çünkü anayasanın kendisine bağlıyım. Ne olursa olsun bu anayasaya uymak zorundayım. Onun için yanımda taşıyorum bu anayasanın arkasında dolanma formüllerinin hiçbir yerinde beni ve İYİ Parti’yi göremeyecek. Türkiye'de seçim bir ihtiyaç varsa hemen yapılıyorsa yapalım ama bir siyasi stratejinin ürünü olarak bir siyasi partiye ya da mevcut yönetime avantaj sağlayacak seçimin şartları aranıyorsa ona yokum diyorum.”
“CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÛMET SİSTEMİ DENİLEN HİLKAT GARİBESİ REJİM DEVAM EDECEKSE TÜRKİYE BU SORUNLARIN İÇİNDEN ÇIKAMAZ.”
“İktidarın bu ekonomik koşulların düzeleceğine dair çalışmaları var ve dolayısıyla Türkiye bu ekonomik şartlarda iken Recep Tayyip Erdoğan seçim yapmaz” diye konuşuluyor ne zaman yapar? Ekonomiyi önce düzeltir o zaman yapar. Bu ekonominin düzelecek bir yanı kalmamıştır bu yönetim anlayışıyla bu sistemle bu ekonomi asla ve kata düzelmez. Türkiye’nin kurtuluşu başka alanlarda aranmamalıdır. Şu aday olacak bu aday olacak ya da Sayın Recep Tayyip Erdoğan tekrar aday olacak. Bu cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen hilkat garibesi rejim devam edecekse Türkiye bu sorunların içinden çıkamaz.”
“VATANDAŞIN HALİ NE OLACAK VE O HÂLE, O DERDE ÇÖZÜMÜ NEREDE BULACAĞIZ ONA BAKACAĞIZ”
Mansur Yavaş’ın İYİ Parti’den aday olacağına ilişkin iddialara “Bizim hiç kimseyle konuyla ilgili görüşmemiz ve angajmanı yok.” ifadelerine kullanan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, Ekrem İmamoğlu’nun CHP’den adaylığı konusunda destekler misiniz sorusuna da; “Bu bir kere seçmenin vereceği bir karar yani kimi destekleyeceğini elbette ki seçmen karar verecektir. Dolayısıyla ben az önce sözlerimin arasında ifade ettim ben kim olacak o mu olacak bu mu olacak şu mu olacak tartışmasında değilim. Ben vatandaşın hali ne olacak ve o hâle o derde çözümü nerede bulacağız ona bakacağız. O zamana kadar da tabii köprünün altından da çok sular geçebilir. Verilmiş bir kararı olanlar varsa onları kapsar tabii suların geçişi. Ama bizim hâlâ bir kararımız ve angajmanımız yok.” cevabını verdi.
“EKONOMİ KOLAY ÇÖZÜLEBİLİR BİR SIKINTIDIR”
Türkiye’nin ekonomide yaşadığı sıkıntılara ilişkin görüşlerini ifade eden Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu;
“Ekonominin genel geçer kuralları vardır bugünkü ekonomik sıkıntıların kaynağı da genel geçer kuralların ve ekonomi biliminin vazgeçilmezlerinden bir kenara bırakılarak şahısların belirlediği ve çerçevesini çizdiği ekonomik kuralların devlet yönetimine yansımasıdır. Dolayısıyla liyakat esas alınmamış ekonomi biliminin genel geçer kuralları göz ardı edilmiş işte faiz enflasyon dengesini bile iktisatçı olduğunu söyleyen bir Cumhurbaşkanı tarafından farklılaştırılmış bir süreç yaşandı. Ekonomi kolay çözülebilir bir sıkıntıdır aslında ekonomik sıkıntı. Çünkü ekonominin kurallarını uygularsınız ve dolayısıyla ekonomik problemlerin tamamının kendi kendine iyileştiğine şahit olursunuz. Yani bu bunun için yeni keşifler yapmaya gerek yoktur.”
‘’BUGÜN TOPLUMUN CİNNET HÂLİNİ İFADE EDEN OLAYLAR, BİZİ ÇOK DAHA UYANIK VE DAHA CİDDİ ÇÖZÜMLER ARAMAYA MECBUR EDİYOR.’’
‘’Bunun için denk bütçe gereklidir. Üretim kabiliyetinin arttırılması gereklidir. Gelir bölümünde adalet gereklidir. İşte faiz kur dengesi önemlidir. Yani bütün bunları usulüne uygun bir biçimde uygularsanız ekonomi kendisini toparlar ama ekonomi bozuk diye bozulan bazı alanları toparlamakta Türkiye’ye çok zorlanacaktır. Yani bugün o toplumun cinnet hâlini ifade eden eskiden gazetelerin üçüncü sayfasında olan bugün birinci sayfaya terfi etmiş polisiye tedbirler bu konuda bizi çok daha uyanık ve daha ciddi çözümler aramaya mecbur ediyor.”
“BARINMA GİDERLERİ YÜZÜNDEN ÇOCUĞUNU OKULA KAYDEDEMİYORSA BU ÜLKENİN BÜYÜK BİR DERTLE KARŞI KARŞIYA BULUNDUĞUNA DELALET EDEN BİR DURUMDUR”
“Türkiye'de barınma sorunu varsa bu kiralardaki artıştan kaynaklı bir durum değildir. Bu plansız yapılaşmadan kaynaklıdır. Bu planlama eksikliğinden strateji noksanlığından kaynaklanan bir durumdur. Eğer bir ülkede insanlar çocuklarını okutmak için büyük şehirlere geliyor şayet barınma giderleri yüzünden çocuğunu okula kaydedemiyorsa bu ülkenin büyük bir dertle karşı karşıya bulunduğuna delalet eden bir durumdur. Dolayısıyla arz talep dengesi doğru bir biçimde oluştuğunda ekonomik problemlerin büyük bir çoğunluğunun kendiliğinden ortadan kalkabileceğini düşünüyorum. “
“ÇOK SAYIDA ADALET VE KALKINMA PARTİLİYLE GÖRÜŞTÜM. SAYIN CUMHURBAŞKANINA O SÖYLEMİ YAKIŞTIRMADI.”
Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, programın sonunda Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere ve Türkiye’deki yansımalarına ilişkin şu şekilde konuştu:
“Türkiye’nin rahat bırakılması lazım Türkiye’nin oraya buraya savrulmaması lazım yani Türkiye’de bir Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsüne çıkıp; “İsrail’in bundan sonraki hedefi Lübnan’dan işte efendim Gazze’den sonra Türkiye’dir” demesi gibi bir durum söz konusu olmaması lazım. Hem ekonomiyi kötü etkiliyor hem yaşadığımız coğrafyanın jeopolitiğinden kaynaklı riskleri olumsuz etkiliyor ve bundan etkilenen sadece siyaset de değil ben bugün çok sayıda Adalet ve Kalkınma Partiliyle görüştüm. Sayın Cumhurbaşkanına o söylemi yakıştırmadı.’’
“İSRAİL GİBİ BİR DEVLETİN TEHDİDİNE MARUZ KALABİLECEK VE BUNUN İÇİN SIKINTIYA DÜŞEBİLECEK BİR ÜLKE DEĞİLİZ BİZ”
“’İsrail kim?’ diyor insanlar. İsrail kim Türkiye Cumhuriyeti Devleti kim? Böyle bir durumda İsrail gibi bir devletin tehdidine maruz kalabilecek ve bunun için sıkıntıya düşebilecek bir ülke değiliz biz. Elbette ki İsrail bu topraklarda var edenlerin bir takım melun planları vardır. Bunları kimse inkâr edemiyor. Çünkü biz çadırımızı rahmetlik Dündar Taşer’in ifadesiyle “sırtlanların yolu üzerine kurmuşuz” Elbette ki bu coğrafyanın ağır şartları vardır. Ve o şartlara karşı bizim devlet olarak millet olarak güçlü olmamız lazım. Ama her şeyden önemlisi bu ülkeyi yönetenlerin bu ülkenin geleceğini şekillendirecek basiretli politikaları ortaya koyması lazım. İYİ Parti olarak biz ona talibiz”
“TÜRKİYE’NİN BİRLİĞİ İÇİN MEŞALEYİ KALDIRDIĞIMI SÖYLEYEBİLİRİM”
“Toptancı bir tarih şuuruyla yaşadığımız coğrafyanın risklerini hesap ederek dezavantajlarını avantaja çevirerek ona kutlu bir gelecek, kutlu bir aydınlık hazırlamaya da kararlıyız. Merkez çağrım da işte bu sebepledir. Türkiye’nin birliği için yine meşaleyi kaldırdığını herkesin merkez bir çatı altında toplanması yolunda çalışmalarımızı sürdüreceğimizi söyleyebilirim.”