TV Programları
İYİ Parti olarak partimin, Müsavat Dervişoğlu olarak da şahsımın bu piyeste rol almayacağını ifade ediyorum.
Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, Habertürk ekranlarında Mehmet Akif Ersoy’un sorularını yanıtladı.
“BİRAZ DAHA GERÇEKÇİ BAKIYORUM”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in 29 Ekim Cumhuriyet resepsiyonunun Çankaya Köşkü’nde yapılmasına dair çağrıya ilişkin görüşleri sorulan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu;
“Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu talebe nasıl yaklaşacağını şimdiden kestirebilmek mümkün değil. Dolayısıyla önce bir görelim. Böyle bir kararlılık sergilerse partimizin yetkili organlarında konuyu tartışır, yapılması icap edeni yaparız. Neticede Cumhuriyet Bayramı’nın bir resepsiyonu olacak. Dolayısıyla İYİ Parti olarak da biz devlet ve millet hayatında önemli izler bırakan, tarihi olaylarla alakalı olarak çok fazla koşul öne süren bir siyasi yaklaşımda değiliz. Atatürk’ün evinde bu kutlamanın yapılmasını ben de çok arzu ederim. O günler gelince konuşuruz.” dedi.
“BU COĞRAFYANIN JEOPOLİTİĞİ, TÜRKİYE’Yİ DOĞRU BİR BİÇİMDE YÖNETMEYİ EMREDİYOR”
Türkiye’nin etrafındaki gelişmelerin son zamanlarda yaşanan olaylarla birlikte normalleşme süreciyle ilişkilendirilmesine ilişkin Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Bu sürecin normalleşme ile çok alakalandırılmasını anlayamıyorum. Türkiye'nin yaşadığı coğrafyada birtakım risklerin bulunduğu herkesin malumudur. Bu riskler de yeni değildir. Yaşadığımız coğrafyanın jeopolitiğinden kaynaklı olarak coğrafyamızın hem avantajları hem de dezavantajları vardır. Bu ülkeyi yönetenlerin, bu dezavantajları doğru bir devlet aklı kullanıp, avantaja çevirmek gibi bir maharetin sahibi olması lazım. Ama geride bıraktığımız süreç içerisinde görüyor ve gözlemliyoruz ki, birtakım adımlar yanlış bir biçimde atıldı ve Türkiye’nin geleceğini tehdit eden bazı sonuçları da beraberinde getirmesi durumu söz konusu oldu. Biz şimdilik bu meseleyi bu coğrafyada hiçbir şey yok ve olmayacak noktayı nazarından ele almıyoruz. Irak’taki gelişmeler malum, Suriye’nin kuzeyinde olan gelişmeler malum, İran’da olan gelişmeler malum. İsrail uzunca bir zamandan beri mazlum Filistin halkına bir devlete yakışmayacak ancak bir terörist ahlakıyla gerçekleştirilebilir saldırılarda bulunuyor. Türkiye bundan doğal olarak etkileniyor. Ayrıca Türkiye’nin doğu ve batı komşularıyla arasında olan münasebetler de kamuoyunda tartışılıyor. Bu coğrafyanın jeopolitiği elbette Türkiye’yi dünden bugüne doğru bir biçimde yönetmeyi de emrediyor. Bu alanda bir zafiyet yaşarsanız, bunun uzun ve orta vadede sonuçlarına da katlanmak gibi bir durum söz konusu olabilir.”
“BU ÜLKEYİ YÖNETENLER İSTEDİĞİMİZ ZAMAN ANORMALLEŞTİRİRİZ İSTEDİĞİMİZ ZAMAN DA NORMALLEŞİRLER TÜRÜNDEN BİR HİSSİYATA KAPILMAMALIDIR”
“Türkiye'nin attığı adımlarda; sıhhat derecesi yüksek, toptancı bir tarih şuuruyla hareket eden doğru bir dış politika uygulayan devlet olma vasfıyla ön plana çıkması lazım. Elbette ki bu coğrafya Türkiye’ye aktif olmayı emrediyor ama ihtiyatı elden bırakmamasını noktasında da önemli birtakım tespitleri önümüze getiriyor. O sebeple bütün bu gelişmeleri, dışımızda yaşanan gelişmelerle ilişkilendirip, ‘içeride bir barış temin edilmesi, bir normalleşme bir yumuşama sürecinin gündeme getirilmesi gereklidir’ tezini çok yerinde bulmuyorum. Çünkü anormalleştirmenin sebebi biz değiliz ve bu ülkeyi yönetenler istediğimiz zaman anormalleştiririz biz istediğimiz zaman da normalleşirler türünden bir hissiyata kapılmamalıdır diye düşünüyorum”
“İSRAİL TÜRKİYE’NİN RAKİBİ OLAMAZ. İSRAİL ASLA VE KATA TÜRKİYE’YE SALDIRAMAZ”
Normalleşme sürecine dair görüşünün olumsuz olup olmadığına dair kendisine yöneltilen soruya Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, şu yanıtı verdi:
“Bugünden bir şey söyleyebilmemiz mümkün değil ama dışarıdan bakıldığında Türkiye’nin bir ve birlikte zaten görülmesi bir zarurettir. Ayrıca Türkiye’nin o alanda bir arayışı da yoktur. Türkiye hakikaten bir ve birliktedir. Yani bir ve birlikte değil türünden bir hissiyat yaratmanın anlamı yoktur. Yani şimdi çıkıp sayın Cumhurbaşkanı yasama yılının açılışında, 9 milyonluk bir İsrail’in haritaya baktığınızda Van Gölü kadar bir yüz ölçümüne sahip olan devletin, Türkiye’yi tehdit edebileceğine ya da Türkiye’ye saldırabileceği dair birtakım beyanlarda bulunmuştur. O beyanlar da bizim açımızdan bakıldığında da dikkate değerdir. Yani dışarıda olan birtakım gelişmelerin iç politikanın malzemesi yapılmamasından yana bir tavrımız vardır. Açık ve net olarak söylüyorum İsrail Türkiye’nin rakibi olamaz ve asla ve kata İsrail Türkiye’ye saldıramaz”
“İSRAİL GİBİ BİR DEVLETİN TÜRKİYE’Yİ GÖZÜNE KESTİREBİLECEĞİNE İNANMIYORUM”
“Bu coğrafya üzerinde gözü emeli ve hedefi olanlar her zaman olmuştur. Burada bir zafiyet söz konusu olursa, emperyalist güçlerin topraklarımız üzerinde iştahı da kabarabilir. Bu Türkiye’nin ve Türk milletinin ilk kez yaşadığı bir durum da değildir. Bu durumun nasıl bertaraf edildiği, tarih sahnesinde ve tarihin altın sayfalarında yerini bulmuştur. Türkiye’ye dışarıdan bakıldığında büyük bir ülkedir, Türk de büyük bir milletin adıdır. Ben, İsrail gibi bir devletin Türkiye’yi gözüne kestirebileceğine inanmıyorum. Dolayısıyla böyle bir şey yapacağına da ihtimal vermiyorum. Ama ‘böyle bir ihtimal vardır’ deyip, zihinlerin arka tarafında kalmış Arz-ı Mev'ud’dan kaynaklanan bir takım tarihi verilere dayanılıyormuş gibi birtakım olayların kamuoyunun gündemine getirilmesini, iç siyasette kullanılacak bir malzeme olarak telakki ediyorum. Türkiye’nin bundan uzak durmasının gerekli olduğu kanaatini taşıyorum. O konu da vukufiyet alanımdadır yani beynelminel Siyonizm'in Nil ile Fırat arasındaki vadiye hakim olmak üzere hayal ettiği, rüyasını gördüğü Arz-ı Mev'ud da benim vukufiyet alanlarımdan biridir, bilirim yani”
İsrail Dışişleri Bakanı’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı etiketleyerek paylaştığı tweete ilişkin Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in vermiş olduğu tepkiye ilişkin Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Sayın Ömer Çelik’in de vermiş olduğu cevaba yürekten katılıyorum. Altına imzamı atarım” dedi.
“AÇIKLAMALARDA İTİRAF VAR”
Son günlerde tartışılan yeni çözüm süreci iddialarına ilişkin Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu;
“Kamuoyunda bu tartışmayı kimlerin açtığı kimlerin başlattığı da herkesin malumudur. Böyle bir tehlikeye ve olumsuz yaklaşıma işaret etmek bakımından Çarşamba günü yapmış olduğum grup konuşmasında bu konunun mahsurlarına işaret ettim. Ve Sayın Uçum’un da Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Vekili Efkan Ala'nın açıklamalarına da bakarak böyle bir şeyin yeniden sahneye koyulmayacağına dair cümlelere memnuniyetle yaklaştım. Ama onun içinde bir itiraf var; geçmiş dönemlerde düşülen hataya düşürmeyeceğine dair de açık beyanları var. Bu konuda ben memnuniyetimi ifade etmek istiyorum.” diye konuştu.
“ARANAN MECLİS’TEKİ YETERLİLİK SAYISIDIR”
Bu tartışmaların kendi kendine gündeme gelmediğine dikkat çeken Genel Başkanımız;
“Bu tartışmanın açılmasının tarafı da muhalefet partileri değil. Türkiye’de bir anayasa değişikliğinden bahsediliyor. Bazı unsurlar Türkiye’deki sorunların merkezine alınmak isteniyor. Bu yumuşama ve normalleşme kavramlarının arasında sanki bazı kesimlere sıcak mesajlar verilmesi ihtiyacı söz konusuymuş gibi değerlendirmeye tabi tutuluyor. Bu da kamuoyunun aklını karıştırıyor, vicdanını da yaralıyor. Türkiye’de birtakım sorunların çözülebilmesi için elbette ki doğru adımların atılması lazım. Bütün bu tartışmalar Türkiye’nin gündemine taşınan anayasa değişikliklerinden kaynaklı, aranan meclisteki yeterlilik sayısıdır.” dedi.
“EL SIKIŞMAK AYRI BİZE GÖRE EN UZATMAK AYRI BİR ŞEY”
Yaşanan tartışmaların Anayasa ile ilişkilendirdiğini söyleyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu tehdidi tanımlayacaksak, hükûmet bunu yapmakta çok geç kalmıştır. Bu hükûmetin bir hastalığı var; kendi yarattığı sorunları çözerken taltif ve takdir bekliyor. Biz böyle bir şeyin içinde olamayız. Bu bölgede yaşanan sorunların bir kısmının kaynağının ne olduğunu, hangi yanlış politikalar olduğunu, hangi yanlış stratejiler olduğunu biz biliyoruz. Bu içeride bir birlik arayışından kaynaklı bir durum değil. Türkiye’de bir anayasa değişikliği üzerinde konuşuluyor. Hatta bazı kesimler yeni anayasadan bahsediyor. Bunun düşünceden eyleme eskilerin tabiriyle kuvveden fiile geçirilmesi için de birtakım adımların atılması gerekiyor. Bu adımlar bu zamana kadar atılmamış adımlar da değildir. Yani bu bir el uzatma fiilinden kaynaklı bir durum. Yani onu konuşuyoruz, DEM’e uzatılmış bir elden bahsediliyor. Yani el sıkışmak ayrı bize göre en uzatmak ayrı bir şey”
“KONU ANAYASA TARTIŞMALARINA DOĞRU GİDİYOR”
Bu zamana kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün siyasi partilerin temsilcilerinin birbirleriyle en sıkıştığını bunun da Türkiye Büyük Millet Meclisinin muhabbetine yakışan bir tavır olduğunun altını çizen Genel Başkanımız;
“Sayın Cumhurbaşkanı’nın yasama yılının açılışında yapmış olduğu konuşmaya bağlı olarak sayın Devlet Bahçeli; Cumhurbaşkanı’nın konuşmasından etkilendiğini ve dolayısıyla durumdan vazife çıkararak da Cumhur İttifakı’nın bir bileşeni olarak DEM’e el uzattığını ifade ettiler. Buradan baktığımızda DEM’e uzatılan elin Bahçeli’nin eli değil, aslında vekaleten Tayyip Erdoğan’ın eli olduğu düşünüldüğünde pek tabiidir ki konu anayasa tartışmalarına doğru gidiyor. Bunu tekzip etmek bizim değil, bugün iş başında bulunan iktidarın görevidir. Ama biz anayasa değişikliğini ya da yeni anayasa tartışmalarını elbette ki başka boyutlarıyla ele almaya da devam edeceğiz.” dedi.
“SAYIN NUMAN KURTULMUŞ PARATONER SEÇİLDİ”
Anayasa değişikliğine ilişkin İYİ Parti’nin perspektifinin sorulması üzerine Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu şu ifadeleri kullandı: “Anayasa değişikliğiyle ilgili iki taraftan bakacağız. Bir anayasa değişikliği mi olacak, yoksa yeni bir anayasa mı yapılacak? Bu hükûmetin görevlendirdiği kişilerin ifadeleri, Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu ve işte darbe anayasasıyla birlikte alınmaması gerektiğine dair işaretler taşıyor. Bunu da sayın Numan Kurtulmuş’un beyanlarından anlıyoruz. Bu anayasa tartışması önce sayın Cumhurbaşkanı tarafından, milletin çeşitliliği üzerinden bir anayasa değişikliği yapılması gerektiğinden bahiste Türkiye’nin gündemine gelmişti. Ondan sonra da her olumlu ya da olumsuz işin bir paratoner de ihtiyacı var. Sayın Numan Kurtulmuş paratoner seçildi ve dolayısıyla Türkiye’deki anayasa değişikliğinin gerçekleştirilmesi noktasında kendisine bir başat rol üstlenmeye başladı.”
“177 MADDELİK BU ANAYASA ASLINDA BUGÜN 154 MADDEDİR”
Cebinden çıkardığı anayasa kitapçığını gösteren Genel Başkanımız; “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Anayasa’sının hacmi bu kadar. Hatta bu anayasa yani kitapçığının yarısı da anayasa değişikliğinin halk oyuna sunma sizinle ilgili kanun ve insan hakları evrensel beyannamesiyle alakalı bir bölüm içeriyor. Anayasa dediğimiz bu kadar. Bu Anayasa 1987 ile 2017 tarihleri arasında 19 paketle 12 defa değiştirildi. Mükerrerler dâhil 184 maddesi değişti. 58 maddeye hiç dokunulmadı. Toplam 96 madde değişikliğe uğradı. 23 maddede mülga edildi. Yani yürürlükten kaldırıldı. 177 maddelik bu Anayasa aslında bugün 154 maddedir.”
“BU ANAYASA’NIN SAHİBİ ADALET VE KALKINMA PARTİSİ'DİR”
Elinde bulunan Anayasa kitapçığı ile Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 12 pakette yaptığı anayasa değişikliğinin yer aldığı dosyayı karşılaştırarak gösteren Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Anayasa’nın hacminin çok üzerinde bir hacim içeriyor. Elimdeki Anayasa aslında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yaptığı bir anayasa. Bu Anayasa’nın darbe anayasasıyla ilişkilendirilmesi sadece Anayasa’nın çıktığı takvimle alakalı bir durum. Yani bu Anayasa bugünkü rejim değişikliğini de kapsıyor. Bu Anayasa parlamenter demokratik sistemden cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişi de gösteriyor. Dolayısıyla bu Anayasa’nın sahibi Adalet ve Kalkınma Partisi'dir. Bizim Anayasa’mız hukuk dilinde sert anayasa olarak tanımlanır yani değiştirilmesi zor anayasa olarak tanımlanır. Bu Anayasa’nın değişmesiyle alakalı ya da yeniden yapılmasıyla alakalı olarak tartışma anayasanın değiştirilemez maddelerinden başlamıştır. Dolayısıyla bu değiştirilemez maddeler rejimin tarifini içeriyor. Şimdi bunu yapanların herhâlde sehven de konuşmuş olabilirler düşüncesinden hareketle bir masumiyet zırhının içine sokulmasına hiç gerek yok.”
“NUMAN KURTULMUŞ ŞUURALTINI KUSUYOR”
Anayasa'nın 3. maddesine yönelik açıklaması tepki çeken TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un, HAS Parti dönemindeki anayasa önerisini hatırlatan Genel Başkanımız şu şekilde konuştu:
“Bunlar sayın Numan Kurtulmuş’un ilk sabıkası değildir. Elimde ‘Yeni Türkiye ve Yeni Siyaset İçin Yeni Anayasa’ var. Bu Numan Kurtulmuş’un Genel Başkanı olduğu Has Parti'nin nasıl bir anayasa istediğine işaret eden bir metindir. Numan Kurtulmuş bunu kimlerle birlikte yazdıysa 1921 Anayasası’ndan coşkuyla ve ısrarla söz ediyor. Ayrıca 1921 Anayasası’nın da bir darbeyle yürürlükten kaldırıldığını söylüyor. Yani Mustafa Kemal Atatürk’ü bu metinde darbecilikle itham ediyor. Numan Kurtulmuş denen zat, aynı zamanda bu metinde özerklikten bahsediyor. Merkezî yönetimle yerel yönetimlerin arasındaki ilişkilerde olumsuzluklara işaret ederek federatif bir sistem arzusunu da dile getiriyor. Yani ben şunu demek istiyorum Numan Kurtulmuş şuuraltını kusuyor.’’
“KURTULMUŞ’UN BU GÖRÜŞLERİNDEN ÖTÜRÜ OTURDUĞU MAKAMDAN DERHÂL İSTİFA ETMESİ GEREKİYOR”
“Numan Kurtulmuş zamanında o dönem kamuoyuyla paylaşılan yer yer sosyalizan bir dille kaleme alınan bu 34 sayfalık metin, 1982 Anayasası’nda resmî bir ideolojinin bulunduğunu, bu yüzden de devletin totaliter olduğunu ve Anayasa’dan resmî ideolojiyi atmak gerektiğini söylüyor. Bu 34 sayfalık metinde bir tane Türk kelimesi bir tane Atatürk kelimesi de bulunmuyor. Şimdi bunu yapan zatı muhterem, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlığı makamında oturuyor. Bana göre kendisi eski başkanıdır. Onun riyasetinde yönetilecek bir anayasa değişikliği ya da yeni bir anayasa çalışmasının hükûmet tarafından ve Cumhurbaşkanı tarafından bizzat dikkatle takip edilmesi, Sayın Numan Kurtulmuş’un esasen bu görüşlerinden ötürü oturduğu makamdan derhâl istifa etmesi, eğer istifa etmiyorsa da affının istenmesinin temin edilmesinin lüzumuna işaret ediyor. Şimdi siz bütün bu anayasa değişikliği tartışmalarını ya da yeni anayasa tartışmalarını geçmiş cemaziyülevveli buradan belli olan bir kişi üzerinden yapmayı ve sürdürmeyi planlıyorsanız o zaman bu bir ölü doğuma da vesile olacaktır demektir.”
“TÜRKİYE YENİ BİR MACERAYA SÜRÜKLENMEMELİ”
“Ben soyunduğu role istinaden söylüyorum. Yani elbette ki ilk 4 maddeye bugün ‘biz dokunacağız, dokunuyoruz’ diyecekler değiller ama şuuraltından çıkan şeye işaret ediyorum. Ayrıca yeni anayasa meselesine başka alanlardan da bakıyoruz. Bu anayasa hangi ihtiyacı karşılayacaktır? Yani bu hükûmetin kullanmayı arzuladığı yetkiler nelerdir? Bu anayasayla hangi yetkileri kullanamıyorlar? Neden bu anayasa tartışmasını kamuoyunun gündemine getirip Türkiye’nin yakıcı sorunlarının üstünün örtülmesine vesile olabilecek tartışmaları yaratıyorlar? O noktayı nazardan söylüyorum. Sadece hükûmete değil, aynı zamanda milletime de seslenmek mecburiyetinde olan bir makamda oturuyorum. Bütün bu alanlardaki hassasiyetimizi de o vesileyle ifade ediyorum. Çözüm süreciyle alakalı olarak yeni bir maceraya Türkiye’yi sürüklenmemeleri hususunda uyarılarda bulundum”
“ABDULLAH ÖCALAN, NUMAN KURTULMUŞ’UN ROL ÜSTLENMESİ GEREKTİĞİNE İŞARET EDİYOR”
“Ayrıca sadece bununla sınırlı değil. İmralı tutanaklarında da üzerinde durulması icap eden birtakım konular var. Daha o yıllarda 2013’lerde anayasa konvansiyonunda, Numan Kurtulmuş’un rol üstlenmesi gerektiğine işaret ediyor Abdullah Öcalan. O sebeple ben anayasa tartışmalarını doğru bir yerden ele alıp doğru bir başlangıçla yaşama geçirilmesi icap eden tartışmalar olarak görüyorum. Bu hâliyle bakıldığında açık ve net olarak bir ihtiyacı karşılamak üzere değil, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ömür boyu bu ülkeyi yönetme hakkı tanımak için planlanan bir süreç olduğunu düşünüyorum”
“İYİ PARTİ OLARAK PARTİMİN, MÜSAVAT DERVİŞOĞLU OLARAK DA ŞAHSIMIN BU PİYESTE ROL ALMAYACAĞINI İFADE EDİYORUM”
“Önümüze koyulacak bir metin olması gerekli ki bir sıhhatli değerlendirme yapalım. Kendileri herhangi bir şey yapmadan siyaseti, vatandaşı ve liderleri bazı konularda tartışmak, bundan da siyasi bir beslenme alanı yaratmak istiyorlar. Ben buna tiyatro gözüyle bakıyorum ve İYİ Parti olarak partimin, Müsavat Dervişoğlu olarak da şahsımın bu piyesde rol almayacağını ifade ediyorum.”
“BU KADAR ŞEYİN ÜSTÜNE GELİP DE BENLE ANAYASA KONUŞACAĞINI DA ZANNETMİYORUM”
Geçtiğimiz aylarda anayasa görüşmeleri için Numan Kurtulmuş ile bir araya geldiği hatırlatılan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“O zaman şunu ifade ettim. Kendisinin tarafsız bir makamda oturduğunu, dolayısıyla ifadelerini temenniden ibaret sayacağımı söyledim. Kamuoyuna da öyle açıkladım. Şimdi de görüşlerimi söylüyorum. Bu kadar şeyin üstüne gelip de benimle anayasa konuşacağını da zannetmiyorum. Bu fikirden vazgeçti mi bilmiyorum, bana göre geçmemiş. Şuuraltını kustuğunu yaptığı açıklamayla ifade ediyorum. Bu metnin Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği ile alakalı Türkiye’nin üniter devlet yapısına, vatandaşlık tanımına karşı birtakım ifadeler içerdiğini söylüyorum. Ayrıca da burada federatif bir yapıdan bahsedildiğini, vatandaşlık tanımının doğru bir biçimde ele alınmadığını, Türklük tanımının bir etnik işaretleme olarak telakki edildiğini gösteriyorum.”